Toplumlar ne zaman sözlü ürünleri yazıya dökme ihtiyacı hissetmişlerdir
Sözlü edebiyat, yazının kullanılmadığı dönemlerde ortaya çıkmış bir edebiyat türüdür. Bu edebiyat türünün temelini bir çok toplumda olduğu gibi dinsel ögeler oluşturmuştur. Dini törenlerde kullanılan bu teknikler daha sonraki süreçte edebiyat içerisinde yerini almıştır. Bu dönemin ürünleri; destan, sav, sagu ve koşuktur. Bu ürünler yapılan dini törenlerde, şölenlerde, kutlamalarda söyleniyor ve kulaktan kulağa olacak şekilde bir yayılım gösteriyordu.
Yazılı edebiyat ise yazının bulunmasından sonra oluşturulmuş edebiyat ürünleridir. Sözlü edebiyatta kulaktan kulağa yayılan ürünlerden bazıları unutulmuş bazıları ise çok büyük değişikliğe uğramıştır. Bu tarz durumlar sebebiyle elde edilmiş olan bilgilerin ve üretilmiş olan ürünlerin kalıcılığının sağlanması konusunda sıkıntı yaşanıyordu.
Bu sıkıntıyı aşmak için ürünler yazıya geçirilmek istenmiştir çünkü yazılı eserler bize o dönemin şartlarını (ekonomik, sosyal, psikolojik) bütün ayrıntısıyla sunmaktadır. Bu tarz bir bilgi aktarımı ile bir nevi toplumsal hafıza oluşturulmaktadır ve gelecek nesillere sağlam bilgiler bırakılmaktadır. Bırakılmış olan bilgiler neticesinde ise geçmiş ile gelecek arasında sağlam bir bağ kurulmaktadır.
Yazılı edebiyata oluşturulmuş olan ilk ürünler Göktürk Kitabeleridir. Bu yazıtlar Moğolistan'da bulunmaktadır ve Göktürklerin yaptığı savaşlar, komşuları ile ilişkileri, ülke yönetim yöntemleri ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Daha sonra yazılmış kitabe ise Uygur Metinleridir. Göktürklerden sonra kurulan Uygur Devletinden kalan bir anıttır. Daha çok Buddha ve Mani dininin öğretilerini içerir. İlerleyen süreçlerde ise halk edebiyatı, divan edebiyatı, tekke ediyatı tarzlerı ile oluşturulmuş çok sayıda yazılı eser ortaya konulmuştur.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.