Puanınızın tuttuğu yeri değil, istediğiniz bölümü seçin
Bu yazımızda sizlere 2 Temmuz günü Zaman Gazetesinde yayınlanan İpek Üniversitesinden Doç.Dr. Zekariya Başkal'ın Puanınızın tuttuğu yere değil, istediğiniz bölümü seçin konusunda yazdığı yazıdan bilgiler vereceğiz. İşte detaylar....
Ailelerle birlikte neredeyse 10 milyonu etkileyen bir süreç bu. Önümüzdeki günlerde öğrenciler tercihlerini yapacak. Öğrenciler tercih yaparken çoğunlukla üniversiteyi, aileler de sonrasını düşünür. İşte tercih yapacaklara yardımcı olacak bazı öneriler:
Puanınız hayatınızı belirlemesin! Yüksek bir puan aldıysanız o puanın tuttuğu yere gitmek zorunda değilsiniz. Ülkemizde öğrenciler, tercih robotu gibi hareket etmekte, puanının tuttuğu en yüksek yeri birinci sırada tercih etmektedir. Rehber hocalar ve aileler de maalesef aynı robotsu davranışı sergilemektedir. Puanınızın tuttuğu bölümü değil, istediğiniz bölümü tercih edin! Bu ülkede tıp doçenti olduktan sonra “ben aslında sosyal bilimler istiyordum” diyen, bilgisayar mühendisi olduktan sonra siyaset bilimle uğraşmaya başlayan, bir işkence gibi zoraki yaptığı mühendislik mesleğinden kazandığı paralarla hat kursuna giden insanlar var. Sevdiğiniz meslekte iyi de olursunuz, para da kazanırsınız.
Kampüsü mutlaka ziyaret etmelisiniz! Tanıtım filmleri, web sayfaları, görseller sizi kandırmasın. Türkiye'nin neresinde olursanız olun tercih edeceğiniz kampüsü ziyaret edin, sınıflarda dolaşın, binalarını görün!
Binalar insan yetiştirmez!Kampüsün, binaların güzelliği, işlevselliği önemlidir. Ama binalar insan yetiştirmez. İnsanı yetiştiren öğrenme atmosferi, yani hocalar ve öğrencilerdir. Hocalarla konuşun, mümkün değilse başka yollarla iletişim kurun! Örneğin seçeceğiniz bölümle ilgili bir elektronik mesaj atın hocaya! Eğer sorunuzu şimdi cevaplamıyorsa, büyük ihtimalle o bölüme gittiğiniz zaman da cevaplamayacaktır.
Akademisyenlerin yayınlarına bakabilirsiniz!Öğretim elemanını bu aşamada ölçebileceğiniz bir ölçüt yayındır. Seçeceğiniz bölümdeki hocaların yayınlarına bakın! Popüler ya da akademik bir yazıyı en son ne zaman yazmışlar? Bu ülkede on yıldır tek bir yazı kaleme almamış akademisyen sayısı maalesef az değildir. Yazmakla düşünmek, yazmakla öğretmek arasında bir korelasyon vardır. Aynı şekilde hocaların ders yükünü sorun! Yayın yapmayan ya da insanüstü, makine düzeyinde ders yükü olan hocalardan bir şey beklemeyin!
Üniversitenin üniversal tarafı olmalı: Dünya artık küçük bir köy haline geldi. İstanbul'dan ya da Ankara'dan Bosna'ya gitmek Urfa'ya gitmek kadar kolay. Seçeceğiniz üniversitenin uluslararası öğrencisi olup olmadığına bakın! Kalkınma Bakanlığı'nın yeni yayınladığı rapordaki “Uluslararası Öğrenci Yoğunluğu En Yüksek Olan Üniversiteler Tablosu” size bu konuda sağlıklı bilgiler verebilir. İş ya da bürokrasi hayatına atıldığınızda Bosna ticaret bakanının, Brezilya içişleri bakanının ya da Almanya elçisinin sınıf arkadaşınız olması kolay elde edilebilecek bir imkân değildir.
Vakıf mı, devlet mi? Öğrenciler arasında vakıf üniversiteleriyle ilgili şehir efsaneleri var. “Garajının kapısında 'kuş serisi giremez' yazıyormuş” ya da “kafeteryada çay 5 liraymış” gibi. Korkmayın, ezilmezsiniz. Hatta bilginin, çalışmanın paradan daha önemli olduğunu bizzat görür ve yaşarsınız. Çok iyi devlet üniversiteleri olduğu gibi çok iyi vakıf üniversiteleri de var. Bunun tersi de doğru. Vakıf mı, devlet mi sorusu makul bir soru değil. Soruyu iyi mi, kötü mü şeklinde sorun!
Uluslararası anlaşmalar sizi aldatmasın!Öğrenciler daha üniversiteye girmeden yurtdışına gitme hayalleri kuruyorlar. Atalarımızdaki fetih ruhu, Erasmus değişim programlarından faydalanma biçiminde adeta Kafkaesk bir dönüşüm geçirmiş. Birkaç hafta ya da ay Polonya ya da Romanya'da kalıp zamanınızı, yabancı dil bilmediğinizden, çekindiğiniz fotoğrafları sosyal medyada paylaşmakla geçireceğiniz bir tatil için üniversite tercih etmeyin! Ülkemizde en ücra köşedeki üniversitelerin bile 15-20 yabancı üniversiteyle anlaşması var. Uluslararası anlaşmalara önem vermese de iyi bir üniversiteye gidin, yabancı dil öğrenin! Bir yaz tatilinde çok düşük rakamlara Avrupa ülkelerini dolaşabilirsiniz. Sadece uluslararası anlaşması çok diye üniversite tercih etmeyin!
Hazırlık okuyun: Üniversitelerin sunduğu en iyi imkânlardan biri yabancı dil hazırlık okullarıdır. Hazırlık okulu sizi sadece üniversiteye değil, hayata hazırlar. Hazırlık okulunda sıkı çalışırsanız bir yabancı dili çok iyi öğrenebilirsiniz. Hatta çok iyi hazırlık okulu olan bir üniversitenin düşük puanlı bir bölümünü tercih edip orada İngilizce öğrenip üniversiteyi bırakabilirsiniz ya da bir sonraki yıl dil puanıyla tercih yapabilirsiniz.
Türkiye'de okumak zorunda değilsiniz: Türkiye'de istediğiniz yere yerleşemeyecekseniz yurtdışı, yabana atılmayacak bir seçenektir. Dört-beş yıl sonra iki yabancı dil ve bir diplomayla lisedeki sınıf arkadaşlarınızın yanına dönersiniz. Yurtdışı tecrübeniz, karşılaştırmalı bir bakış açınız, çok sayıda uluslararası arkadaşınız ve müthiş bir özgüveniniz olur. İmkânı olmayanlara diyecek bir sözüm yok, ancak maddî imkânları ya da sosyal bağlantıları olanlar bu seçeneği mutlaka değerlendirmeli.
Hayal GPS'inizi doğru kullanın! Tercih yaparken öğrenciler girecekleri üniversiteyi, aileler de mezuniyet sonrasını düşünüyor demiş miydik? Öğrenci bir mesleği istiyor. Öğrenciye bu bölümden mezun olursan falan yerde şu kadar yıl şu işi yapacaksın deyince yüzünün rengi değişiyor. Eğer çalışıyorsanız ve istiyorsanız mutlaka bir üniversiteye gireceksiniz. Ancak seçtiğiniz bölüm ve üniversite, sizi mezuniyet sonrası istediğiniz yere götürüyor mu? Ya da asıl sorulması gereken mezuniyet sonrası aldığınız eğitim sizi bir meslek, bir donanım sahibi yapıyor mu? Ve bu mesleği hayat boyu yapmayı gerçekten istiyor musunuz?
DOÇ. DR. ZEKERIYA BAŞKAL - İpek Üniversitesi
"Yarın yeteneğimi kaybedecek olsam, harika zaman geçirdim der ve yaşamaya devam ederdim. Bugün için yaşar, ama gelecek için plan yapardım!" Daha fazla bilgi ve haber için tıklayınız. |
---|
Kaynak:
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.