Okullarımız nasıl hayatın içinde olur?
Okullarımızı küçük adımlarla hayatın bir parçası haline getirebiliriz.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın başlattığı yeni bir proje var: Okullarımız Hayat Olsun. Bu proje kapsamında yapılacak olan iş, öncelikle okul bahçelerini otopark olmaktan çıkarmak, ağaçlandırmak, renklendirmek ve mahalle halkının kullanımına açmak. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Halis Yunus Ersöz’ün belirttiğine göre bu projedeki temel yaklaşım, tüm okul eklentilerini ve bahçelerini örgün eğitim dışında kalan zamanlarda topluma, velilere ve mahalleliye açmak.
Hepimiz okulların önünden geçiyoruz, çocuklarımız bu okullarda okuyor ancak hiç birimiz veli toplantısı dışında okullara pek girmiyoruz. Okullar sanki askeri bölge gibi, kalın ve yüksek duvarlarla çevrilmiş durumda. Bir gün niyetlenip çocuğumun okuduğu okulu bir gezip göreyim deseniz, ne kadar müsaade edilir bilemiyorum. Benim hayalimdeki okul, halkın yaşam alanı olan, mahallenin bir parçası olan bir okul. Bu okulu, Okullarımız Hayat Olsun projesi vesilesi ile tarif etmek istiyorum.
Bir Kültür Alanı: Kütüphaneler
Her okul, bence büyük bir kütüphaneye sahip olmalı. Çünkü okumanın öğretildiği ve sevdirileceği yer de burası. Bu geniş kütüphaneler hafta sonları ve akşamları halka açılabilmeli. Kitap okumak isteyen Fatma Abla, araştırma yapmak isteyen Yusuf Amca okulun kütüphanesine gidip vakit geçirebilmeli. Orada sessizce kitap okuyabildiği gibi, kitaplar arasında yolculuk da yapabilmeli. Hatta kütüphane sorumluları okulun bulunduğu mahallede velilere yönelik kitap okuma yarışması yapabilmeli. Çeşitli yazarlar bu kütüphanelere davet edilerek halka buluşturulmalı.
Bir Eğitim Alanı: Seminer Salonları
İçinde seminer salonu bulunduran okullar var. Bu salonlar hafta sonları halka neden açılmasın? Okul yönetimi, ya da mahalledeki herhangi bir dernek bu salonlarda seminerler, konferanslar düzenleyebilir pekâlâ. Bu salonlar her hafta bir derneğe, bir firmaya, bölgedeki esnaftan herhangi birine tahsis edilebilir. Onların düzenlediği programa tüm halk davet edilebilir. Böylece okul sadece öğrenciyi değil, toplumu da eğiten bir mekân olur.
Bir Spor Alanı: Spor Salonları
Birçok okulun artık spor salonu var. Bu salonlar halka açılsa ne olur? Babalar oğulları ile anneler kızları ile birlikte hafta sonu bu salonlarda neden oynamasın? Babalar arasında bir basketbol maçı, anneler arasında bir voleybol maçı neden düzenlenmesin ki? Halk biraz daha okulun içine girse, okulun bu alanlarını kullansa ne olur? Bence bahçeler gibi okulun spor salonları da halka açılmalı. Okullar bizim yanından geçtiğimiz, kapısında çocuklarını bıraktığımız değil, bizzat içinde yaşadığımız bir sosyal ortam olmalı.
Bir Dinlenme Alanı: Okul Bahçesi
Benim hayalimdeki okulun, bahçesinde park var. Yeşillik bir bahçeye sahip. Fıskiyeler, küçük havuzlar ve banklar var. Bahçede seksek alanları, ip atlama bölümleri ve potalar var. Aileler hafta sonunda çocukları ile birlikte gelip burada vakit geçirebiliyor. Çocuk parkta oynarken, anne bankta oturup kantinden söylediği çayı yudumlarken su sesini dinleyebiliyor, ya da kütüphaneye girip kitap okuyabiliyor.
Bir Öğrenme Alanı: Sınıflar
Benim hayalimdeki okulda, sınıflar hafta sonu topluma ve mahalleye açılıyor. Bir sınıfta bir öğretmenimiz okuma yazma kursu açıyor, diğer sınıfta ise mahallede saz çalmayı bilen bir amca saz kursu veriyor. Bir başka sınıfta güzel yemekler yapan Hatice Teyze yemek tecrübelerini gelenlerle paylaşıyor, öteki sınıfta tamirci Rıza Amca meraklılara tamirin nasıl yapıldığını öğretiyor. Yani okul bir kurs merkezi gibi çalışıyor.
Özetle şunu demek istiyorum, okullarımızı küçük adımlarla hayatın bir parçası haline getirebiliriz. Yer bulma sıkıntısı çeken derneklere okullarımızın salonlarını ve sınıflarını açabiliriz. Spor yapmak isteyen erkek ve kadınlara, okul spor salonunda düzenli bir spor imkanı sunabiliriz. Kitap okumak isteyenlere kütüphaneleri, kurs vermek isteyenleri sınıfları açabiliriz. Belediyeler spor kompleksleri, kütüphaneler, parklar ve konferans salonları yapıyor. Bu yatırımlar var olan okullarımıza yönlendirilemez mi? Özel kurslar, İSMEK gibi kurumlar neden etkinlik alanı olarak okulu kullanmasın, değil mi? Kısacası okullarımız, hayatımızın içinde olsun ve bizlere hayat olsun.
KISA KISA
* Hakan Gürbaşlar, dünya hafıza şampiyonasında 6 haneli 10 sayının karekökünü zihinden 4 dakika 55 saniyede alarak dünya rekoru kırdı. Üstelik bu işlemi virgülden sonraki 5 rakama kadar yaptı. Neden medyamız bu haberleri görmez, gençlere örnek göstermez bilmiyorum.
* Öğretim Üyesi Yetiştirme Programına alınan birçok araştırma görevlisi, sürekli değişen ve geçmişe yönelik uygulanan mevzuat değişiklileri ile mağdur edildi. Devamlı değişen dil şartları bir çocuğunun görevden atılmasına neden oldu. Nerede hukuk devleti ve insan onuru?
* Çorum’daki Alaca İlköğretim Okulu, 7 yıldır sular içinde. Sağlık açısından kullanılamaz raporu verilen okulda eğitim devam ediyor. Sayın il milli eğitim müdürü de sorunu önümüzdeki sene çözeceklerinizi söylüyor. Bir devlet için öğrencileri bu durumdan kurtarmak bu kadar mı zor?
* Yeni YÖK Başkanı öğrencilere “Yumurta değil, twit atın” dedi. İletişim için güzel bir başlangıç. Sorunları yumurta ile değil de iletişimle çözebiliriz sanırım.
* 2 Kasım 2011’de Eşit İşe Eşit Maaş projesiyle memur maaşlarından düzenleme yapıldı. Böylece bir yüksekokul sekreterinin maaşı 2.900 TL oldu. Bir yardımcı doçent ise 2350 lira alıyor. Sekreterin eğitimcilerden daha yüksek maaş aldıkları ülkede eğitimciler nasıl saygın olabilir ki?
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.