Kavvamlığın Şartı: Cesaret 2
Kavvamlığın ilk şartı “cesaret” deyip konuya başlamıştık fakat araya güncel meseleler girince ara vermek durumunda kaldım. Kaldığımız yerden devam edelim. Her ne kadar kadınlar “eziliyoruz” diye iddia etseler de gerçekte ezilen kadın az, bunun yanında psikolojik şiddete maruz kalan, ezilen çok fazla erkek var.
Erkek okurlarımdan gelen e-postalar, hanımlarla yaptığım çalışmalar ve genel gözlemim bu yönde. En basitinden açın televizyonda çiftlerin katıldığı yarışma ya da evlilik programlarını, kadınların ne kadar baskın, erkeklerin ne kadar ezik bir hale geldiğini çok rahat görürsünüz. Acı gerçek: Erkeklerin çoğu kadınlardan korkuyor. Kadınlarla iyi geçinmek için fıtratlarına uymayan pek çok şey yapıyorlar.
Erkeklerin göz ardı ettikleri şey ise kadınlar, kadından korkan erkekleri adam yerine koymazlar, onlara saygı duymazlar.
Kadınlar maço denilen, iktidarı elinde tutan erkekleri beğenirler. Mesela Türk sinemasında kibar erkeği temsil eden Ediz Hun hiç bir zaman Kadir İnanır kadar beğenilmemiş, kadınlardan onun kadar ilgi görmemiştir. Ediz Hun kardeş gibi sevmek için, Kadir İnanır aşık olup evlenmek içindir, pek çok kadının gözünde.
Kadının erkekte aradığı şey öncelikle güçtür. En büyük güç de cesarettir. Cesur bir erkek, kadına kendini güvendi hissettirir. Adam ufak tefektir fakat kendine güveni vardır, karısının gözünde kahramandır. Adam iri yarı dev gibi bir şeydir fakat karısından korkar, karısının yanında hiçbir değeri yoktur.
Erkek kendine güvendiğinde, kadın da kendini güvende hisseder. Erkek güvensiz olduğunda kadın gelecekle ilgili endişelenmeye başlar. Erkek kavvamlık için ihtiyacı olan cesareti, güveni; imanından, tevekkül anlayışından almalı. Mümin bir erkeğin reislik görevinden kaçmak gibi bir alternatifi yok. Bu ona Yaradan tarafından verilmiş bir görev.
Karısı talip olsa da erkek, evin idaresini karısına bırakmamalıdır. Kadınlar, kararlarda söz hakkı olsun isterler fakat kararlar tamamen onlara bırakıldığında, sorumluluk da onlara kaldığı için bunu yaptığından dolayı kocalarına kızgınlık duyarlar. Başta almak için ısrar etseler de denetim erkeğin elinde olduğunda, kadınlar daha rahat ederler.
Öteki türlü aman tatsızlık çıkmasın diye kendi fikrini söylemeyen, her şeyde karısına “sen bilirsin” diyen erkek, karısının gözünde “ben hiçbir şey bilemeyecek kadar aciz ve aptalım, bana güvenme, başının çaresine bak” demek istiyordur.
Evinde reis olmayan erkek, suçluluk psikolojisine girer ve karakter yapısına göre ya içine kapanır, karısı ile arasına görünmez bir duvar örer ve onu sevgiden mahrum eder ya da ince ince kadını sinir eder, böylece öç alır. Bazıları da evde misafir sanatçı gibi yaşar. Karısının istediğinde üzerine düşen bir görev olursa yapar, yoksa hiçbir şeye karışmaz, bir köşede yer, içer, yatar. Bu erkeklerin sonları genellikle depresyondur.
Pasif, karısına karşı güvensiz bir erkek, karısını memnun etmeye çalışsa da onu hiç memnun edemez. Kocanın pasifliği, korkaklığı kadında genellikle öfke ya da acımaya sebep olur. Erkek korktukça kadının memnuniyeti azalır ve erkeğin üzerine daha çok gelir.
Mesela, erkek okurlardan “Karım annemi görmek istemiyor.” diye çok e-posta geliyor. Onlara diyorum ki “Size, gelin kayınvalide ilişkileri üzerine yazdığım ‘Tatlıya Bağlayalım’, ismindeki kitabımı tavsiye ederim. Kitabı okuyan pek çok gelinden ‘Kayınvalideme hiç böyle bakmamıştım onu sevmeye başladım’ gibi olumlu mesajlar geliyor, siz de eşiniz de okuyun, faydalı olabilir.” diyorum.” Bir kaçından şöyle cevaplar geldi. “Kitabınızı duydum fakat alıp eşime götürürsem, eşim kırılır mı diye düşündüğüm için almadım.’
Kadın, rahat rahat “senin anneni, aileni görmek istemiyorum” diyor, kocasının kırılıp kırılmaması umurunda olmuyor, fakat sen ona kitap alıp götürünce kırılır mı diye onu düşünüyorsun. Eh, ben ne diyeyim, bu kadın sana az yapıyor kardeşim, daha çok yapmalı bence!
Fakat aslına bakarsak erkek karısının kırılmasından değil, şer çıkarmasından korkuyor. İktidarı kadına bırakan erkeklerin temel avuntusudur bu. “Karım kırılıp üzülmesin, onun istedikleri olsun.” Aslında karısını falan düşündüğünden değil, tamamen kendini düşündüğünden.
Biliyor ki karısı kırılıp üzüldüğünde, bu ona çok pahalıya patlayacak. İstediği olmadığında karısı ya günlerce ağlayıp surat asacak ya da bağırıp çağırıp şer çıkacak. İki durumda da erkeğin karısının gönlünü alması için uğraşması gerekecek. Yoksa evde hayat zindan olur.
Ah! İşte yine aynı yere geldik. Erkek yine korktu. Kadın da onun üzerine gitmeye devam edecek. Oysa biraz cesur olsaydı, yeri geldiğinde uygun görmediği durumlarda masaya yumruğunu vursaydı bu işler bu kadar uzamayacaktı. Kendi de kadın da bu kadar üzülmeyecekti.
Erkekler, çocukların hatırına yuvamız yıkılmasın diye azarlanmaya, hakarete razı olurken çocuklarına ne kadar kötü örnek olduklarının farkında değiller. Çocuklar babayı güçlü görmek isterler. Onlar için zillete razı olan baba aslında onlara en büyük kötülüğü yapar. Çocukların güven duygusunu zedelenir. Erkeğin evde otoritesi olmadığında en büyük zararı çocuklar görür.
Erkeğin cesaretli olması, evinde otorite sahibi olması, onun kaba olup karısını hiçe sayması, hep kendi dediklerini yapması demek değil tabii ki. Kavvamlığın başka önemli şartları da var: Adalet ve merhamet gibi. Araya güncel meseleler girmezse devam edecek inşallah.
http://www.gazetevahdet.com/kavvamligin-sarti-cesaret-2-1080yy.htm
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.