Erkeğe Şiddet 2 (Eşit Mal Paylaşımı)
Beş aylık evli bir çift boşanıyorlar. Erkek ticaretle uğraşıyor, kadın da bir devlet kurumunda memur olarak çalışıyor. Evliliğin üçüncü ayında erkek ortak olduğu ticaret şirketinden ayrılıyor ve bütün sermayesini alıp bir iş yeri açıyor, oturmak için bir ev, bir de araba alıyor. Evliliğin beşinci ayında evlilikleri çatırdıyor ve ayrılmaya karar veriyorlar.
Erkek, ailesinin desteği ile başladığı önceki işinden kazancı ile kurduğu yeni iş yerinde sermayenin yarısını, aldığı evin yarısını ve yeni aldığı arabanın yarı parasını ayrıldığı karısına vermek zorunda. Ayrıca karısı boşanmak beni çok üzdü diye manevi tazminat isterse tazminat, bir de nafaka isterse nafaka vermek zorunda. Şaka gibi ama gerçek.
Kanunlarımıza göre 2002 yılına kadar evlilik içinde herkesin kazancı ve kazancı ile aldığı mal kendine ait sayılıyordu. Fakat 1 Ocak 2002’de değişen kanuna göre bu tarihten sonra evli çiftler arasında ne kadar evli kaldıklarına bakılmaksızın, kimin ne kadar kazandığına, o malın alınmasında kimin ne kadar katkıda bulunulduğuna bakılmaksızın “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi” adı altında karı-koca bütün mallarda ortak sayılıyor ve ayrılma durumunda malları ortak paylaşılmak mecburiyetinde kalıyorlar.
Eğer ki kadın çalışmıyor da olsa erkeğin aldığı her şeye yarı yarıya ortak. Ayrılık durumunda erkek nikâh sonrası alınan bütün malların yarı değerini kadına ödemek zorunda. Sadece birkaç ay evli kalarak kadın evlilikten son derece zengin ayrılabiliyor.
Eşit mal paylaşımı adalet anlayışına sığacak bir şey değil. Ancak karı-koca birlikte çalışıp birbirlerine yakın kazançları ile ortak bir şeyler alsalardı, ayrılık durumunda alınanları yarı yarıya paylaşmak zorunda olsalardı, eşit mal paylaşımı adaletli olurdu. Fakat bu kanunda taraflardan biri çalışmasa da ya da kazancı diğerine göre çok az olsa da bütün malları ortak bölmek gerekiyor.
Tabii kanun sadece erkekler için geçerli değil, kadın içinde geçerli. Kadın da evlilik sonrası kendi üzerine ev, araba alsa; iş yeri açsa, o da ayrılık durumunda yarısını kocasına vermek zorunda. Kim için olursa olsun çok haksız bir kanun.
Fakat kanundan en çok erkekler zarar görüyor. Kendinden maddi olarak çok düşük kazancı olan ya da işsiz olan bir erkekle evlenen kadın sayısı çok az olduğu için kadınlar bu kanundan pek zarar görmüyor. Kazançlar yakınsa zaten eşit paylaşıyorlar.
Fakat kazancı iyi erkek- kazancı olmayan kadın (ya da az kazanan kadın) evliliği çok fazla var. Bu durumda kısa süreli evliliklerde bile erkek evinin, arabasının, evlilik sonrası sahip olduğu bütün malın yarısını ayrıldığı kadına vermek zorunda kalıyor. Üstüne bir de nafaka da vermek zorunda bırakılabiliyor. Çünkü malın yarısını kadın kendi malı gibi alıyor.
İki tarafın bekârken aldıkları mallar ve evlilik içinde iken onlara miras düşen mallar ayrılık durumunda paylaşılmıyor. Bunların dışında evli iken alınanlar paylaşılmak zorunda.
Dinimizde durum nedir? Kadının malı kadının, erkeğin malı da erkeğindir. İster kazanmış olsun, ister miras yolu ile gelmiş olsun, ister bekârken, ister evli iken alınmış olsun fark etmez. Kimse diğerinin malı üstünde hak iddia edemez. Evi kuran, eşyaları alan erkekse onlar da erkeğindir. Ayrılık durumunda herkes kendine ait olan malı alır gider. Kadın da çalışmışsa kazancı kadar malı alır. Birbirlerinin malına ortak olma durumları yoktur ve zorla alırlarsa haramdır.
Erkek evin reisi olarak evin geçimini sağlamak ve ailesinin ihtiyaçlarını gidermek zorundadır. Bunun dışında kazancı erkeğin kendinindir, eşiyle kaç yıl evli kalmış olursa olsun.
Devlet kanun eli ile vatandaşına haram yediriyor. Ayrıca yalan söylemelerine ve sahtekârlık yapmalarına da sebep oluyor. Nasıl mı? Ayrılık ihtimaline karşı kişiler evlilik içinde aldıkları malları babalarının, annelerinin, kardeşlerinin üzerine yapıyorlar. Onlarla aralarında bir tatsızlık olduğunda ya da onlardan birinin ölümü durumunda başka problemlere ve haramlara sebep oluyor.
Eşit mal paylaşımından kurtulmanın tek yolu evlilik sözleşmesi yapmak. Evlilik sözleşmesi yapılmadan evlenirseniz bu kanunu kabul etmiş sayılıyorsunuz. Fakat pek çok kişi evlilik sözleşmesi teklif etmeye utanıyor, çekiniyor. Erkekler daha evlenmeden boşanırsak malları nasıl paylaşacağız teklifinden bulunmaya korkuyor, kadınların çoğu da bu teklifi bir hakaret olarak kabul ediyor. Bu yüzden düğün öncesi ayrılan kişiler oluyor.
Oysa bunun tam aksi olması gerekmiyor muydu? Normalde herkesin malı kendine olmalıydı fakat “biz eşit mal paylaşımı istiyoruz” diyenler sözleşme yapmalı değil miydi? Devlet bu kanunla yine erkekler üzerinde maddi manevi şiddet uyguluyor. Erkek evlenirken evlilik sözleşmesi istese bir dert istemese ayrı bir dert. Hele ayrılık kararında kadın kusurlu ise, erkek için malının mülkünün yarısını belki hiç yüzünü güldürmemiş belki ona hayatı zindan etmiş bir kadına vermek zorunda olmak kolay olmamalı.
Sonra devlet yetkilileri evlilikler azaldı, boşanmalar arttı diye şikâyet ediyor. Bu kanunların varlığına rağmen, erkekler yine iyi cesaret edip evleniyorlar bence. Boşanma davalarını daha çok kadınların açtığı gerçeğini de göz önüne alırsak bu kanunların kadınları boşanmaya teşvik ettiğini söylemek hiç de insafsızlık olmaz diye düşünüyorum. Bulduysan durumu iyi bir adam: Evlen, boşan zengin ol. Oh, ne âlâ memleket. Bir de haram yiyenler diğer tarafta hesap verirken devlet yetkililerimiz vatandaşlarına orada da yardımcı olabilecekler mi acaba?
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.