Aydın UZKAN

Aydın UZKAN

Yetinmeyi bilme kültürü

Yetinmeyi bilme kültürü

Yetinmeyi bilme, insanı mutlu kılan bir erdemdir. Huzurlu bir yaşamın olmazsa olmazlarından biridir. İnsanı disipline eden ve kendi dışındaki insanlara karşı da sorumluluklarını fark ettiren sosyal hayatın bir direğidir. Beklentilerin makul seviyede tutulmasını sağlar. Hayatın zorluluklarından geçebilmek için daha kolay bir zihinsel eşik oluşturarak bireyin kendini mutlu hissetmesini yardımcı olur. Yetinmeyi bilen insan, maddî imkânları ne kadar kısıtlı olsa da idare etmeyi becerir. Ataların deyimiyle "Tencerede pişirir kapağında yer"
Yetinmek, aklın doğru adımları atmasını bekleyen kilitli bir sandığın şifresi gibidir. Haz veren nesnelere bile basiretli bir yaklaşım biçimidir. Elindekilerin kıymetini bilme, sürekli başkalarının sahip oldukları ile kendini kıyaslamadan kanaat etmektir. Asla bir hırkaya sahip olup çalışmamak değildir. Bu Sadece sorumluluk duygusunu kaybetmiş kişilerin tercih edeceği bir yoldur. Yapılan araştırmalar yetinmeyi bilenlerin yaşam doyumlarının daha yüksek olduğunu, duygusal ve sosyal açıdan daha fazla yarar elde ettiklerini ortaya koymuştur.
Bir erdem olan yetinme, önce kalbe yerleşmesi gerekir. Kalbi zengin olanın eli her daim zengin olabileceği gibi, kalbi fakir olanında mal zenginliği kendisine yarar sağlamaz. Elbette insan sahip olduklarından daha çok şeye sahip olmak isteye bilir. Bu hem insanın kendisi hem de insanlık için zaten gereklidir. Aksi halde ne hayata bir şey sunabilir ne de kendisine bir şey katabilir. Zaten yetinmemek tamamen negatif olsaydı, minnet duyduğumuz mucitler icatları ile yetinir vei hayatımız bu kadar kolaylaşmazdı. Çamaşırları elimizde yıkar, tarlamızı öküzle sürer, suyumuzu odun ateşinde saatlerce ısıtır ve o bitmek bilmeyen yollarda atlarla günlerce seyahat ederdik .Yetinmeyi bilmemenin bu anlamda elbet pozitif yönü de vardır. Ama bu hal açgözlülüğe meydan vermemelidir. Arzu ve istekler ölçülü olmalıdır. Bu ölçü aşıldığında yetinmezlik denen huzursuzluk virüsü ruhu işgal eder.
İnsanoğlunun fıtratında hep daha iyisini isteme vardır. Bu sadece düşünce olarak ta var olur eylem olarak ta. Bir çoğumuzun hayatı bunları karşılama yollarını aramakla geçer. Arkası gelmeyen bu istemelerin biri karşılandığında yerini bir başka istek doldurur.Ne kadar çok şeye sahip olursak o kadar mutlu oluruz anlayışı insanları yetinmeyi bilmeyen bir iklimin rüzgarına muhatap eder. Yiyen daha da yemek, seven daha da sevmek, yükselen daha da yukarılara çıkmak ve kazanan kazancını durmadan katlamak ister. Gözün doyduğu zannedilirken ruh aç kalır. Sonunda tatminsiz ve yetinmeyi bilmeyen bireyler oluruz. Durumu gizlemek için ise adına "mutsuzluk" deriz "huzursuzluk" deriz. Bu durum yediden yetmişe aynıdır ve ömür boyu sürer. Oysaki sözlerin efendisinin “Kanaat bitmez, tükenmez bir hazinedir” buyruğu yaraya şifa olacak bir ilkedir.
 
Yetinmeyi bilmeyenlerin bu duruma gelmesinde elbette çocukluktan itibaren yaşadıkları hayat tarzının da etkisi vardır. Çocuklarının her istediğini anında sunan, isteklerine sınır çek(e)meyen, çocuklarına karşı "hayır" kelimesini ağızlarına al(a)mayan ebeveynler sayesinde yetinmeyi bilmeyen bireyler yetişmektedir. Sürekli bir şeyler isteyen ve istekleri ailesi tarafından "aman çocuğum bir şeyden eksik kalıp mahcup düşmesin" denilerek büyütülen çocuklar ileriki zamanlarda İhtiyaç odaklı değil istek odaklı tüketim alışkanlığına yönelen bireyler olup yetinmezliğin girdabına düşmektedir. Yorulan ruhla beraber yaşanan psikolojik çöküntülerde, işin tuzu biberi olmaktadır.
Yetinmemezlik duygusu, deniz suyu içmeye benzer. İçtikçe doyacağını sanar insan. Oysa deniz suyu tuzludur ve içtikçe daha da susatır. Elde etmek istediklerini ele geçirince daha da artar istekleri. Duyguları onu suya götürür ama susuz geldiğinden haberi yoktur. Bu yüzden yetinmeyi bilmeyen insan risklerin insanıdır. Sürekli yakınan, kazanan ama tatmin olmayan, kazandıkça kontrolü kaybedendir. Bunlara dünyalar verilse gözünü aya dikerler. Bugünkü emperyalist devletlere bakıldığında durum daha net görülecektir. Epikuros’un dediği gibi "Kime yeteri kadar az gelirse, ona hiçbir şey yetmez.
Yetinmezlik, huzursuz ve gergin bir yaşama açılan kapıdır. Bu duygu, insanın olduğu haliyle kendisiyle barışık olamamasından, kendisini olduğu gibi kabul edememesinden doğar.  Yetersizlik doğal gereksinimlerin karşılanamaması halidir. Herhangi bir insani gereksinimimizi karşılamaya ya da üstlendiğimiz bir sorumluluğu yerine getirmeye güç yetiremeyebiliriz; bu yetersizliktir. Yetinmezlik bundan farklı: Yetinmezlik; var olanla doyum bulamamak, hep olması gerekene odaklanmaktır.  Modern insanın çatışkısının en temel özelliği budur; hep daha fazlasını, hep daha farklı görüleni, hep daha ayrıksı olanı istemek.(1)
Tüketimin durmadan arttığı bir dünyada, yetinmemezlik her alanda tavan yapıyor. İnsanın arzularını kamçılayan ve bol ürün yelpazesi sunan kapitalizm sayesinde bir yeniden öteki yeniye zıplamalar hiç bitmiyor. Etrafına şöyle bi bakanların, hep daha’sını isteyenlerin bitmek bilmeyen koşusunu görmemesi mümkün değildir. Etrafında olan bu koşuya kenarından köşesinden keyfiyetten yada kemiyetten dolayı diğerleri de katılmaktadır. Alışkanlıklarını, hayat tarzını, sahip olduklarının değerini etrafındakilerle kıyaslayarak değerlendirmektedir. Onlara yetişmek adına girdiği yetinmemezlik girdabında günden güne boğulmaktadır.
Prof. Dr Nevzat Tarhan Güzel İnsan Modeli kitabında şöyle diyor; “Modern hayat, insana tüketimi arttırmak ve üretimi hızlandırmak için beklentilerini yüksek tutmayı öğreterek, ondaki yetinme duygusunu köreltmiş; kanaatin bir değer olarak toplumda yer etmesinin ekonomik alanda doğru olmadığını düşündürmüştür. Kapitalist ahlakın tezlerinden biri, mevcutla yetinmemek ve sürekli var olandan daha fazlasını aramaktadır’’(2)
Hayatta her zaman en iyisine sahip olma kısmet olmaz. Sizin sahip olduklarınızın daha iyisini elde edenler her zaman olacaktır. Bu nedenle yetinmeyi öğrenmek adına hayattan, olduğunca çok değil mümkün olduğunca iyi haz almaya çalışılmalıdır. Sabah sağlıklı olarak uyananların hastalıktan dolayı sabaha dek acı çeken binlerce insandan, savaş yüzü görmemiş, savaşa girip işkence çekmemiş, ekmek, su gibi temel gıdalardan mahrum olmadan yaşayanların bunu yaşayan yüz binlerce insandan, telefonunda "babam" diye kayıtlı biri olan ,bayramda öpülecek bir el bulabilenler onca öksüz ve yetimden ve bu yazıyı okuyanların okuma-yazma bilmeyen milyonlarca insanda daha çok şeye sahip olunduğu bilinerek yetinilmelidir.
Her şeyin kıymetini ve haddini bilenler huzura her zaman yetinmeyi bilmeyenlerden daha erken adım atarlar. Yetinmezliğe dur diyebilmenin yolu elimizdekilere şükretmekten geçmektedir. Firdevsi "Yeryüzündeki bütün ızdıraplar aza kanaat etmemekten doğar" demiştir. Şu da bir gerçektir ki; yetinmeyi bilen, bilmeyenden daha zengindir . Bu zenginlik etrafını dikenli tellerle değil güllerle çevirenlere göz kırpar. Üstelik her an yetinmeme duygusu ile kol kola yürüyüp, hayatın iliğini emenlerin bir gün boğazlarına kemik kaçabileceği de unutulmamalıdır!
 
1-https://www.kuyerel.org/yazarlar/mustafa-alagoz/yetinmezlik-catiski-modernlik
2- Güzel İnsan Modeli / Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.
Aydın UZKAN Arşivi