Reise Adalet Yakışır
Erkeğin evinde idareci (kavvam) olması için (Nisâ Sûresi 34. Âyet-i Kerîmesi’nde emredildiği gibi) adalet sahibi olması lazım. Allah (c.c) adaleti emretmiş ve zulmü yasaklamıştır. Hele yönetimde adalet, mümin idarecinin en temel vazifesidir. Rabbimiz, Nahl Suresi 90. Âyet-i Kerîme’de şöyle buyuruyor:
“Muhakkak ki Allah, adaleti ve ihsanı yakınlara vermeyi emreder. Hayâsızlığı, fenâlığı, ve taşkınlığı ise yasaklar. İyice dinleyip tutasınız diye size öğüt verir.”
Ayet-i Kerîme’de iyilik ve ihsanı yabancılardan önce yakınlarımıza yapmamız isteniyor. İyilik ve ihsandan önce ise adalet emrediliyor. Çünkü adalet olmadan iyilik bazen zulme sebep olabilir. Mümin ne zulmetmelidir ne de zulme razı olmalıdır.
O halde önce adaletin kelime anlamını bir hatırlayalım: Adalet, dengeli davranmak, hakkı sahibine vermek, doğru davranmak ve doğrultmak, insaf etmek gibi anlamlara geliyor. İslâm’ın adalet anlayışı, insan hakları temeline dayanır. İnsanların birbirlerinin haklarına riayet etmeleri gerekir.
Mümin erkeğin öncelikle vazifesi ailede dengeyi sağlamak, yanlış bir gidişat varsa doğrultmak ve karısının hakkını karısına, çocuklarının hakkını çocuklarına vermek ve kendi hakkını da korumaktır. Adalet her zaman eşitlik değildir; kişinin ihtiyacı olanı vermektir.
“Adalet, haklıya hakkını vermek, haksıza haddini bildirmektir.” diye bir söz vardır. Adaletin aksi zulümdür. Allah zalimi de sevmez, zalimi seveni de sevmez. Adaletin aksi zulüm olduğu için bir şeyi zıddı ile açıklamak bazen daha iyi anlaşılır. Erkek karısına nasıl davranırsa zulmetmiş olur, neler zulümdür? Bunları anlatmak lazım. Dayak, küfür, hakaret… Bunlar bildiğimiz zulüm. Bunları değil, gözümüzden kaçan, bazen farkında olunmayan zulümleri görelim. İnce zulümlere bakalım.
1-Hatasız bir eş istemek zulümdür: Ne erkeğin ne de kadının hatasız, kusursuz bir insan olmaları mümkün değildir. Dört dörtlük bir eş yoktur. Önemli olan, insanın kötü huylarının iyi huylarını bastırmaması. Erkeğin eşinin pek çok iyi huyunu görmeyip, birkaç kötü huyuna takılıp tümden kötüymüş gibi söylenmesi, şikayet etmesi, ona ters davranması zulümdür. Erkek eşin iyi huylarını takdir ederse eşini daha iyi olmaya yönlendirir.
2-Affetmemek zulümdür: Hatasını anlayanın özrünü kabul etmemek de zulümdür. “Bu söz bana söylendi, bu hareket bana yapıldı, daha ömür boyu unutmam, affetmem…” gibi bir katılığa sahip olmak da bir mümin vasfı değildir. İnsanlar üzgünken, kızgınken bazen karşısındakinin canını acıtmak için gerçekten öyle düşünmediği halde onu kıracak sözler söyler. Eğer eşi bunu daima yapmıyorsa affedici olmak lazım. Fakat sürekli yaptığı bir şeyse tavır koymak lazımdır. Zulme rıza da zulümdür.
3-Cezalandırıcı olmak: Eşinin küçük hatalarında onu cezalandırmaya çalışan bir erkek hem hanımını çok incitir, onun sevgisini kaybeder hem de hanımın yanında saygınlığı kalmaz. Erkek saygınlığını korumak istiyorsa çok konuşmamalı, evde her şeye karışmamalıdır. Önemsiz konuları büyütüp karısının başını şişiren bir adam önemli bir şey söylediğinde de bir kıymeti olmaz. Erkek evde önemli konulara müdahale etmelidir.
Rabbimiz Nisâ Sûresi 19. Âyet-i Kerîme’de erkeklere: ”Kadınlarla güzellikle geçinin. Eğer onlardan hoşlanmayacak olsanız bile, sabredin. Olur ki, sizin hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah pek çok hayır yaratır.” buyuruyor. Karı-kocanın muhakkak birbirlerinde hoşlarına gitmeyen huylar olur. Allah (c.c) bu durumda sabrı tavsiye ediyor. Fakat kadın, erkeğin haklarına riayet etmiyor, devamlı saygısızlık yapıyorsa erkek o zaman tavrını koyup o davranışlara katlanmayacağını anlatan bir tavır koymalıdır. Allah Resulü eşlerine karşı çok sabırlı ve anlayışlıydı; fakat bir keresinde onlara kızdı ve bir ay yanlarına gitmedi. Erkeğin önemli konularda sözü dinlenmiyorsa o zaman kesin bir tavır koymalıdır.
4-Karısının hakkını vermemek zulümdür. Sevgili Peygamberimiz: “Gecelerde kadınların hakkı vardır.” buyuruyor. Resulullah evinde bulunduğu saatlerde ibadet etmek için eşlerinden izin isterdi. “Ya Aişe! Rabbime kulluk etmem için bana biraz müsaade eder misin?” diye o vakitlerin sahibine sorardı.
Akşamları gelip eşinin yüzüne bakmadan bütün geceyi televizyon ya da bilgisayar başında geçiren bir erkek eşinin hakkını yerine getirmediği için hesabını da verecektir. Ya da hizmet, sohbet, siyaset diye neredeyse her gün parti, dernek vakıf işlerinde koşturan beylerin hanımlarının da eşlerinde hakları kalıyor. Başkalarını kurtaralım derken kendi eşinden çocuğundan haberi olmayan çok erkek var. Kendi memleketi kurtarmaya çalışırken yuvasının yıkıldığından haberi olmayan erkek de çok. Oysa Allah, önce kendi aileni kurtar, adaleti ve iyiliği önce yakınlarına yap, buyuruyor.
Eşinin ihtiyaçlarını görmezden gelmek de zulümdür. Yaratılış farklılıklarından dolayı erkeklerin ve kadınların ihtiyaçları farklıdır. Erkeğin en temel ihtiyacı saygı iken kadının en temel ihtiyacı sevgidir. Bir erkek karısına ilgi ve sevgi göstermiyorsa, zaman ayırmıyorsa onun hakkına riayet etmiyor demektir.
5-Haksızlığa ve huzursuzluğa razı olmak da zulümdür. Erkek evin reisi olarak evdeki problemlerden kaçamaz, bir dertleri yokmuş gibi davranamaz, evdekilere küsüp bir köşede hayatını geçiremez. Evin reisi olarak idareyi eline almalı hem kendi haksızlık yapmamalı hem de karısının çocuklarının haksızlıklarına müsaade etmemelidir. Evinde adaleti sağlamak için elinden geleni yapmalıdır. Yoksa erkek zulme razı olmanın cezasını bir şekilde çeker. Bunun yanında adaleti sağlamanın da mükâfatı çoktur.
Allah resulü şöyle buyuruyor: “Gerek verdikleri hükümlerde, gerek aile fertleri hakkında ve gerekse üzerlerine aldıkları işlerde adil davrananlar, Rahman olan Allah’ın indinde, nurdan minberler üzerindedirler. (Allah katında yüce mertebelere ulaşacaklardır.) (Müslim ve Nesai)
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.