Ramazan Hatırası (Teravih namazında dikkat edilecek hususlar)
Yıllar önce böyle bir ramazan akşamıydı.Mevsim son bahar, hava serin.
“Hemşehrilerim iftara çağırdı, gitmesek olmaz” .
İç işleri bakanımı ikna ettim. İzin aldım.
“Git, ama Iftardan sonra oyalanma ha. Arada bize de zaman ayır” şeklinde şartlı bir salıverme ile çıkış aldım. Çıkışım 17:00 dönüşüm en geç 19:30..
İftarı yapıp, çayları içtik. İzin sürem doldu. Müsade istemeye niyetlendim. Tam bu sırada bir arkadaş “Abi teravihi çarşıda bir arkadaşın işyerinde kılsak... Biz namazdan sonra orda kalırız” dedi.
“Tabiki olur, ben ordan eve geçerim”.
Biraz gecikmekten bir şey olmaz.
İş yerinin genişçe salonuna girdik. Salonun bir köşesinde kocaman ve yüksek bir rahle. İlk kez görüyorum. Tahmin ettiğim şeyi çevremdekilere sessizce sordum. Onlarda ilk kez geldikleri için bilemediler.
Vakit geldi.Genç, kilolu bir arkadaş geçti önümüze. Elinde kocaman bir mushaf. Rahleye doğru yürüdü.Mushafı rahlenin üstüne güzelce yerleştirdi.
Endişe ve merakla bir ona bir de beni davet edenlere baktım.Ben gözümle sordum,onlar da dudak bükerek cevap verdiler. Mesele anlaşıldı. Bu genç “imam efendi” idi. Ve namazı hatim ile kıldıracaktı. Olsundu, “ömrümüzde bir kere de hatimle namaz kılalım, belki de bundan sonra bir daha nasip olmaz” diyerek iç motivasyonumu sağlamaya çalıştım.
Nasıl olduysa kendimi birden ön safta buldum.Şöyle bir baktım çevreme. Arkamda iki üç saf,yan tarafım duvar, salonun çıkış kapısı benim çaprazımda ve en arkada. Salon dolmuş, saflar sıklaşmış. İstesem de çıkış yok.
Huşu ile kılmaya niyetlendim.Hiç unutmuyorum; hocamız büyük bir ihlas ve samimiyet ile başladı yatsının farzına. Tane tane, yavaş yavaş okuyor. "veled dallin" dedi biz de derinden bir "amin" çetik. Fatihadan sonra "Yâsin" diye başladı okumaya. İkinci rekatta ne okuyacak acaba derken ikinci rekatta Fatiha nın arkasına Fetih Suresini koşuverdi.
Sıra teravihe geldi.Yatsıyı Sure-i Fetih ve Yasin ile kıldıpımıza göre teravihte kimbilir ne okuyacaktı. Sabır dileyerek uyduk imama. Okuyor, okuyor bir türlü rükuya gitmiyordu imam efendi. Arada tekliyor. Teklediğinde önündeki rahleye bakıp ayeti baştan alıyordu.
Ortam gittikçe ısınıyor, cemaat bunalıyor, rahatlamak için önce ceketler, montlar fırlatılıyor, diğer rekatlarda kazaklar, yelekler savruluyor. Herkes tere banmış, gömleklerin üzerinde haritalar oluşmuş. Böylece namaza devam ediyorlar.
Salonun havası gittikçe ağırlaşıyor. Pencereler açılıyor biraz nefes alıyoruz. Yanmış bağırlarımıza ellerimizle yelpaze yapıyoruz. Ordan burdan peçeteler, kağıtlar çıkartılıyor, önce gözler silinip kulak arkası enseler kurutuluyor, başın üstünde gezdirildikten sonra iyice buruşturulup saklanıyor.
Hocamız arada bir mola veriyor, ilahi okuyor.
“Yan yüreğim yan, gör ki neler var. Bu halk içinde bize gülen var”
Söylenen İlahi sanki halimize tercüman. Biraz nefes alıp dinleniyoruz. Salavat çekip aşk ile yeniden duruyoruz. Diğer arada ilahiye kaldığımız yerden devam ediyoruz:
“Bu yol uzundur, Menzili çoktur. Geçidi yoktur Derin sular var
Her kim merdane, Gelsin meydane. Kıyamaz cane Kimde hüner var”
Tam da üstüne geliyor ilahi. Evet “kimde hüner var”mış görüyoruz.
Diğer bir arada bende mest ve sermest eşlik etmeye başlıyorum ilahiye. “Ah ben nidem, şeyhim nidem, ya halim kime arz idem”
Derken Allah kabul etsin bitirdik namazı. Hemen üstümü başımı toparlayıp kapıya yöneldim. Ayakkabılarımı giyerken birisi sesleniyordu “kimse kalkmasın,kavun keseceğiz”O nazik teklif için teşekkür edip, kibarca izin istiyorum.
Beni davet eden arkadaşlar mahcup bir eda ile yolcu ediyorlar.
Eve vardım. Saati kontrol ettim, çoktan onikiyi geçmiş.. Terim henüz kurumamış, saç diplerim ışıl ışıl.Kapının önündeyim.
Hani hemen gelecektim? Şimdi ne diyeceğim.?
Uykulu gözlerle hanım zor açtı kapıyı.
”Nerdesin sen?"
Bu saate namaz kalır mı?
“Halı sahaya gitmişsin işte,ne namazı?"
Halen kapıdayım, sorgudan kurtulsam içeriye gireceğim. Ve hemen kendimi toparlıyorum: “Farz et ki hanım, halı sahadan gelmekteyim, müsade buyur, önce bir içeri gireyim. Üstümü değişip biraz soluklanayım. İster inan ister inanma namazdan geliyorum. Yemin mi edeyim?”
Ben anlattıkça da bol bol güldü.
Siz siz olun teravih için bilmediğiniz yerleri niyetinize almayın.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.