Kapatma orantısız ve ölçüsüz hak kaybı demek
O da, temel hak ve özgürlükler yani anayasal haklar. Bir kişi, ‘benim çocuğum dershaneye gitmek yerine oyun oynasın’ diyebilir ki, buna engel olan bir kanun yok. Kişi isterse çocuğunu dershaneye göndermemekte özgürdür. Aynı şekilde, bir diğer kişi de, daha iyi eğitim alması için çocuğunu ders-
haneye göndermek isteyebilir. Ve o kişiye de, “sen çocuğunu dershaneye gönderemezsin” diye bir yasak getirilemez. Buradaki zararın telafisi de mümkün değildir. Eğitim hizmetini talep eden ya da alan açısından konunun özü budur.
Bir de olayın diğer tarafı ‘eğitim hizmeti verenler’ yani dershanecilerin hakları var. Bunu da, anayasal ilkeler ve Anayasa Mahkemesi karar örnekleri ile değerlendirmek gerekiyor. Dershaneler, ilk olarak 8 Haziran 1965 tarihli 625 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu’nun 1. maddesi ile yasal ve hukuki bir sıfat kazanıyor. Dershaneler, (12 Eylül darbesinden sonra 1 yılık yasaklama dönemi hariç) bugüne kadar da faaliyetine yasal olarak devam ediyor. AK Parti hükümeti, 625 sayılı kanunu kaldırarak 8 Temmuz 2007’de 5580 sayılı yeni Özel Öğretim Kurumları kanunu çıkarıyor. Bu kanunun 2. maddesinde de dershaneler ‘özel öğretim kurumu’ sayılıyor. Yani bundan 6 yıl önce yine bu hükümet döneminde kanuni sıfat veriliyor ve bu kanun çıkarken de zararına dair herhangi bir tartışma olmuyor. Sonuç olarak, 1980’lerden beri yoğun bir şekilde faaliyetine devam eden ders-
hane sektörü ve bu sektörde çalışarak hayatını kazanan 100 bin öğretmen ve çalışan var. Yüzlerce dershane sahibi de yatırımını, kanunlar kapsamında bu sektöre yapmış. Şimdi, kapatma ya da dönüştürme kararı ile bu kişilerin faaliyetine sanki ‘kanunsuzmuş’ gibi son veriliyor. Eğer şu anda gündeme geldiği şekliyle kapatmayla ilgili kanun çıkarsa başvurulması muhtemel kanuni yollar var elbet. Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunlardan ikisi. AYM’nin böyle bir davada alacağı tutumu anlamak için geçmiş içtihatlarına bakmak gerek. Bunlardan en yakın tarihli olan ise 2011 yılında verdiği ‘teşebbüs hürriyeti, kazanılmış haklar’ konulu kararı. Bir sigorta eksperinin, yasa değişikliği ile işini artık yapamaz hale gelmesiyle ilgili başvurusunu değerlendiren AYM, şahsı haklı bulup iptal kararı veriyor. AYM burada, Anayasa’nın 48’inci maddesindeki ‘Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir.’ düzenlemesine atıf yapıp, ‘çalışma ve sözleşme hürriyetinin temel hak ve özgürlükler arasında sayıldığına’ dikkat çekiyor. AYM, bu hakkın hangi şartlarda sınırlandırılabileceğinin ise aynı maddede belirtilmediğini aktarıyor. Ancak, Anayasa’nın 2001’de değişiklik yapılan 13’üncü maddesini rehber alıyor. Buna göre “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” diyor. İşte, dershane kapatma meselesi de böyle. Hükümetin kapatma gerekçesi, dershanelerin öğrencilere sağladığı faydadan daha üstün öneme sahip olmalı. Dershane sahipleri de, yasal mevzuat çerçevesinde bina almış, öğretmenlerle sözleşme yapmış. Yıllarca aynı işi yapıyor ve yasal olarak kazanılmış haklar var. Bütün bunların yine bir kalemde silinmesi, onları büyük zarara sokuyor. Bu da, yine hükümetin kapatma gerekçesi, murad ettiği sonuç, dershanecilerin uğrayacağı hak kaybından daha önemli ve kayda değer olmalı. Ama hükümetin şu ana kadar kapatma gerekçeleri, sunduğu çözüm planı zararları telafi edecek nitelikte değil. Yani, eğitim sistemi düzeltilmeden, ‘dönüştürme’ denilen çalışmanın sonucunun ne olacağı belli değilken dershanelerin faaliyetine son vermek, ‘telafisi mümkün olmayan” zararlara neden olacaktır. Adam öldürme, darbe yapmak gibi ağır suçlarda idam cezası bile telafisi mümkün olmayan bir yaptırım türü olduğu için terk edilmişken, kapatma kararı sadece dershanelerin idamı değil, birkaç neslin de geleceğinin kararması demek. Temel hak ve özgürlükler ‘bahaneler’ ile sınırlandırılamayacak kadar önemlidir. Yoksa, bu hakların Anayasa ile düzenlenmesine gerek olmazdı.
Büşra ERDAL
Kaynak:
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.