İkinci doğum ve bağlanma karmaşası sendromu
Bir kadının en önemli hatırası ilk hamileliğidir.
Acemice bir duygudur karında bebek taşımak.
Kimi zaman nefes almadan dinler bebeğinin kımıldayışını… Kimi zaman kendi kendine tebessüm eder bebeği tekme attığında…
Doğumunda şaşkınca tanışır bebeği ile anne. Sanki “Sen miydin tekme atıp duran?” der gibi seyreder, nedense hep de ağlayarak…
Minicik parmaklarına bakar, burnuna bakar. “Aynı sen” diye tebessüm eder eşine dönüp.
“İlk göz ağrım der” genelde anneler ilk çocuklarına.
Bir çocuk daha düşünmek istemezler. Sanki ihanet edecekmiş gibi hissederler ilk göz ağrılarına. İkinci çocuk kararsızlığı bundandır kadının; eşi bunu tam anlamasa da…
İlk çocuk ile anne arasında böylesi derin bir bağ olduğu hâlde, pedagojik gözlemler, anneden en çok zarara uğrayan çocuğun da yine ilk çocuk olduğunu ortaya koyuyor.
Bu, sanıldığı gibi ilk çocuğa acemice verilen zarar değil, “Bağlanma Karmaşası Sendromu”ndandır…
Nedir bağlanma karmaşası sendromu?
İkinci bebek dünyaya geldiğinde, annenin birinci çocuk ile duygularını yönetememe hâlidir. Duygusal karmaşa ile ortaya çıkan, ilk çocuğa karşı tepkisellik ve soğukluk hissidir.
Şöyle ki: Yeni doğan bir bebeğin kendine has “ruhsal inceliği” vardır. Anne, yeni bebeğine bakarken, bebek annenin ruhunu inceltir, kendi inceliğine eriştirir. Bebeğin bakışı, tebessümü, teninin yumuşaklığı, çaresizliği, anne ruhunu santim santim incecik hâle getirir. Tuhaf bir derinlik kazandırır annenin duygularına… Öyle bir derinlik hâlidir ki bu, ne anne farkına varır bu ince yolculuğun ne de başkası…
Böylece bebek, sanki anneyi “büyüleyerek” kendi ihtiyaçlarını gidermeye hazırlar.
Bebek, bu inceltmede ne kadar başarılı olursa, anneden ihtiyaçlarını o denli sorunsuz giderecektir. Örneğin; anne sütü bebeğin içinde bulunduğu aya uygun kıvama gelecektir. Bebeğin ufacık bir kımıldaması bile anneye hangi ihtiyacın oluştuğunu hissettirecektir.
Anne böylesi bir ruhsal incelme içindeyken, kendisindeki bu özel durumun farkına varamasa, birinci çocuk birdenbire gözüne kaba görünmeye başlar. Gülmesi kaba, ağlaması kaba, davranışları kaba… Hatta birçok durumda, anneye eşi de kaba saba biri gibi gelmeye başlar… Kendisini anlamayan, bebeği ile ilgilenmeyi bilmeyen biri gibi gelir eşi çoğu defa kendine… Hâlbuki bu “bağlanma karmaşasından” kaynaklanan duygusal yanılmadır.
Çocuğun anneyi “büyülediği” ve kendine uyumlu hâle getirdiği bu “mucize” dönem iyi yönetilemezse birinci çocuğun zarara uğraması, eşler arasında duygusal zedelenmelerin olması kaçınılmazdır.
Peki, ne yapmak gerek?
Anne, ikinci bebeğine hamile olduğunu öğrenir öğrenmez iç dünyasını “duygusal ve zihinsel” olmak üzere ikiye ayırmaya çalışmalıdır. Duygusal yanı ile “ince ruh hâlini”, zihinsel yanı ile de “güncel ruh hâlini” sürdürmelidir.
İnce ruh hâli ile bebeğine bağ kurmalı, ona o incelik içinde erişmeye çalışmalı, bu tatlı ruhsal atmosferi bebeği ile doyasıya yaşamalıdır. Ancak aynı duygu durumu ile büyük çocuğuna asla yönelmemelidir. Kendisinin bebeği ile birlikte olduğu sırada mucizevi bir ruh hâli içinde olduğunu bilmeli, büyük çocuğu ile irtibata geçeceği sırada sanki uykudan uyanmak istercesine başını silkeleyip “güncel ruh” hâline geçiş yapmalıdır.
Bir başka deyişle, ikinci bebeğin büyüsü anneyi kuvvetlice çekse de, anne, güncel ruh hâlini korumak için bir içsel mücadele içinde olmalıdır. Aksi takdirde bu büyülü atmosferin tesiri ile “ilk göz ağrısını” ve eşini zarara uğratacağını unutmamalıdır...
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.