Hiç kimse sevmezdi onları. SS subayı gibi, psikolojiden uzak, terbiye bilmeyen, kaba saba adamlardı. Her gün bu gıcık tiplerin akrabası artardı.

Sırf bunlardan korktuğumuz için hafta sonu pazar günü akşamına kadar uzun saçımızla gezmeyi kâr beller, ondan sonra berbere giderdik. Yalvar yakar fazla derine inmeden saçımızı kestirmeye çalışırdık.

Ne olurdu saçımız iki santim uzun olunca? Aklımız mı kısalırdı? Şöyle briyantinli, biraz uzunca fiyakalı olsaydık. Kime ne zararımız olurdu? İki de bir fiyakamızı bozunca ne geçerdi ki ellerine?
Hiç bi şey bulamayınca hazır olda doğru durmadın diye gelip dalan olurdu sıraların arasına.
Ya da temizlik nöbetinde sıraları iyi silmedin diye girişenler.
Veya teneffüste "kızlarla konuştun burası disko değil" diye dayak atan tipler..
Ne kadar saçma geliyor şimdi değil mi? Bunlar olağan şeylerdi.
İnanmazsınız ama ben bazı hocaların bizi kıskandığını düşünürdüm.

Militarist bir yaklaşımla eğitimin her alanında sevgiden uzak bir hava. Emir ve komuta anlayışı ile gençlerin kafasına bir şeyler sokucağını zanneden zavallılardı.Aslında bu da bir tür yobazlıktı.
Asker saçı gibi herkes tektip tıraş olmalıydı. Hele de küçük sınıflar. Onlara göre en iyisi üç numaraydı. Üçe vurunca çoğunun başında taş ve yarık izleri görünürdü. "Keltoş"a dönerdi garibim çocuklar.

Korku ve itaate dayanan bir eğitim. Dünyanın hiç bir yerinde görülmemiş bir uygulamaydı..
İnsan ruhundan, fıtratından uzaktı.Kalıcı değildi.
Bu eğitimden geçen halk artık ömür boyu korku ve itaat ile teslim olacaktı. ysal bir vatandaş yetiştirmekti amaç.

Hele kızlar. Benim çok zoruma giderdi bir kızın erkeklerin önünde aşağılanması.
Yok saçını niye örmedin? Neden renkli toka taktın? Tokasını yolar atarlardı.Niye saldın felan.Saçma sapan şeyler...

Benim oğlan en son dört ay önce traş olmuştu.Kendi isteği ile bu gün tekrar kuaföre gitti.Öğretmenleri karışmıyor saçına başına.Ben de karışmıyorum. Adam olsun,ders çalışsın, okulu kırmasın yeter.
Bana uzattırmadılar sen uzat aslanım..