Eğitimde, devlet tekeli olmaz
Türkiye’deki ve yurtdışındaki eğitim politikalarının tartışıldığı 31. Abant Toplantısı dün gerçekleştirilen oturumlarla sona erdi. Kademeler arası geçişte başarının ölçümü, eğitimde yönelimler ve genel değerlendirmenin yapıldığı toplantıda uluslararası tecrübeler paylaşıldı. Eğitimin sadece devletin tekelinde olmaması gerektiğini vurgulayan Arjentina Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gerardo Adrian Suarez, sivil toplum kuruluşlarına da bu konuda fırsat verilmesi gerektiğini söyledi. Suarez, “Bizler sistemdeki büyük boşlukları bulup bunlara alternatif çözümler getirmeliyiz.” dedi. Lise eğitiminde daha kaliteli bir sisteme ihtiyaç duyduklarını da belirterek şöyle konuştu: “Yüzde 70 oranındaki 14-18 yaş arasındaki öğrencilerin sadece yüzde 58’i gerekli yükümlülükleri yerine getirerek mezun oluyor. Öğrenciler sadece notlarını alıp okulu bitiriyor. Bu sebepten mesleki eğitim anlamındaki eksiklikleri gidermemiz gerekiyor.”
Japonya’daki bir eğitim kurumunda halkla ilişkiler yöneticiliği yapan Reiko Toutaka da öğrencilerin yükseköğretime olan talepleriyle orantılı olarak dershanelerin arttığına dikkat çekti. Japonya’da dershaneler olmadan önce öğrencilerin yükseköğretime fazla önem vermediğini ifade eden Toutaka, “Dershaneler, öğrencileri hem yükseköğretime girişte hem de dersler noktasında teşvik ediyor.” tespitinde bulundu. Nijerya ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Dibu Ojerinde kendi ülkesinden deneyimleri paylaştı. Nijerya’daki sınav güvenliği ile ilgili bilgi veren Ojerinde, “Sınava başvuru aşamasında adayların başparmağının izi alınıyor. Böylece öğrenciler birbirinin yerine sınava giremiyor.” dedi. Avusturya’daki eğitim sistemi ile ilgili bilgi veren Avusturya Eğitim Bakanlığı’ndan Barbara Herzog Punzenberger de mesleki eğitime verdikleri öneme dikkat çekti.
Eski Birleşmiş Milletler yöneticisi Dr. İsmail Yılmaz’ın moderatörlüğünde gerçekleşen ikinci oturumda konuşan Fatih Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Mustafa Bahar, eğitim sisteminde ölçme ve değerlendirmenin yeri ile ilgili bilgiler paylaştı. Ölçme ve değerlendirmenin kapsamlı hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan Bahar, “Başarı kaydının tutulması gittikçe daha da artıyor. Değerlendirmenin bilerek kullanılması öğrenci öğrenmesini artırıyor. Başarı ve olumlu arasında da güçlü bir ilişki sağlıyor.” dedi. Seçme varsa ölçmenin de olacağını söyleyen Bahar, başarının yetersiz ölçümü durumunda da zarar getirebileceğini şu sözlerle açıkladı: “Davranış geliştirme becerilerinin kazanılmasını göz ardı edebilir.”
Almanya’da devlet teşvikli bir dershane eğitimi var
Toplantıya Almanya’daki özel bir eğitim kurumundan katılan Vedat Taş adlı katılımcı da Almanya’da devlet destekli bir dershane anlayışı olduğunu aktardı. 2010 yılında bir vakıf tarafından yapılan ankete göre dershanelere 1,5 milyar Euro (4 buçuk milyar TL) harcandığını belirten Taş, şunları kaydetti: “1,1 milyon öğrenci Almanya’da dershanelerden faydalanıyor. Ayrıca Almanya’da sosyal ve eğitim yardımı alan 2,5 milyon insan var. Bunların yüzde 73’ü de devlet teşvikli dershane eğitimi alıyor. Bu insanların eğitim ve sosyal ihtiyaçlar için aldığı yardım da 1 milyar Euro’yu buluyor.”
Katılımcılardan Uluslararası Antalya Üniversi-tesi’nden Prof. Dr. Cihat Göktepe ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. İlhan Dülger, Avusturya örneği aksine meslek liselerinin Türkiye’de işlevsiz halde olduğuna ve talep görmediğine dikkat çekti. Bunun sebebini sordukları Avusturya Eğitim Bakanlığı’ndan Barbara Herzog Punzenberger, şu şekilde cevapladı: “Avusturya’daki Türk nüfusu en az eğitimli gruplardan biri. Ailelerin birçoğu ilkokulu bile okumamış ve çok az kitap okuyor. Bu nedenle aile arka planı öğrencilerin eğitiminde çok önemli.”
Fatih Projesi’nde öğrencilerin yarısı, çalınır korkusuyla tablet bilgisayar almak istemedi
Aktif Eğitimciler Sendikası Başkanı Osman Bahçe, 2011’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın, personeline yönelik yaptığı anket sonuçlarını açıkladı. Fatih Projesi’yle ilgili yapılan ankette eğitimcilerin yüzde 81’inin tablet uygulamasını istemediğini belirten Bahçe, “Öğrencilerin de ‘teneffüse çıkarsam çalınır’ endişesiyle yüzde 54’ü tablet almak istemiyor.” dedi.
Bahçe, 4+4+4 eğitim sisteminin bir gece yarısı alınan kararla uygulamaya konduğunu ve ciddi yaralar oluşturduğunu da belirterek, dershanelerin kapatılması gibi köklü uygulamaların ortak akıl ile alınması gerektiğini vurguladı: “Siyasi iradenin bu kurumları niye kapattığı konusunda kamuoyu hâlâ tatmin olmamıştır. Soruya göre yapılan her açıklama halkın kafasını daha da karıştırmıştır. Eğitim tüm milleti ilgilendiren bir husus olduğu için düzenlemeler şeffaf ortamda yapılmalıdır. Çoğulcu bir katılımla demokratik sonuçlar alınmalıdır. Velisinden öğrencisine tüm katılımcılar etkin olmadığı sürece eğitim adına alınan kararlar ölü karar olarak doğacaktır. Bu nedenle bu kararlar alınırken karar vericilerin bilimsel veriler ışığında eğitim sorunlarını çözmek istediğine dair isteklerini ortaya koymaları gerekir.” Öğretmen unsurunun sorunları çözülmedikçe, eğitimdeki sorunların da çözülemeyeceğini dile getiren Bahçe, “Öğretmen yeterlilikleri düşünüldüğünde sadece MEB değil, üniversitelerdeki hocaların yeterliliği de düşünülmeli. Milli Eğitim’in çıktıları, üniversitelerin girdileridir. Aynı zamanda üniversitelerin çıktıları da Milli Eğitim’in girdileridir. Öğretmen yeterliliklerinde üniversiteler de önemli rol oynuyor. Bu yüzden eğitimde güçler birliğini savunuyoruz.” diye konuştu.
Öğretmen yetiştirmede ve hizmetiçi eğitimde stratejilerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine de temas eden Bahçe, şöyle devam etti: “Öğretmen adayları şehirde eğitime alışkın olup kırsala geçtiğinde en az 6 ay şok yaşıyor. Bu nedenle adayların eğitimin gerçek koşullarına göre yetiştirilmesi gerekiyor. Üniversitelerin desteği olmadığı sürece de meslek içi eğitimde gelişmenin gösterilemeyeceğini düşünüyorum.”
Kaynak:Eğitim Sistem
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.