Cama Benzer İnsan
İnsanoğluna sunulan en naif armağanlardan biridir cam. Var olduğu günden bu yana, insanoğlu tarafından hep merak edilmiş, parıltısı ve şeffaflığı ile göz alıcı olmuştur. Yaşam kadar kırılgan, ruh kadar şeffaf olan cam, her devirde ışıl ışıl zarafet dolu bir yaşama kapılarını açmıştır. Maharetli ustaların elinde ateşle buluşarak pek çok motife ve desene bürünmüştür.
Allah insana, insan da çeşitli tekniklerle cama hayat vermiştir. Tıpkı insan gibi, onu anlamayı ve sırrını çözmeyi başaran ustaların elinde bir sanat eserine dönüşmüştür. Cam ile can yani insan arasında derin bağlar vardır. Dokunulunca sert ve katıdır cam. Fakat kırılgan ve darbelere karşı mukavemeti zayıf bir malzemedir. İnsan da cam gibi hassastır, taşlandığında kırılıp parçalanıverir. Belki ufak bir çatırtı onarılıp düzeltilebilir. Çatlağı yapıştırılarak cilalanır ve eskisi gibi kaldığı yerden devam edebilir. Oysa durum hiç te tarifteki kadar kolay değildir. Gerçek anlamda kırılmış bir kalp, tuz buz olan cama benzer. Tamiri zordur ikisinin de. Ne yaparsan yap görünmeyen bir yerlerde mutlaka izi kalacaktır.
Çok değerli süs eşyaları vardır camdan yapılmış. Sırtımızı yasladığımız, yan yana yürüdüğümüz ve değer bildiğimiz insanlarımızı unuttuğumuz gibi, bu eşyaları da unutup yok sayarsak, göremeyip kazara kırarız. Bir camın kırılırken çıkardığı şangırtı, bir insanın feryadı gibidir. Ne kadar çok ses gelirse parçalanmışlık o kadar yoğun olur. Etrafa dağılan kırıklarını çok titiz toplamak gerekir. En ufak bir kalıntı ansızın kanatabilir.
Cama değen her şey onu kırıp dağıtamaz. Sert, ağır ve şiddetli darbeler daha çok etkilidir. İnsan da herkese kırılamaz. Daha çok sevdikleri, çok değer verdikleri kırabilir ancak onu. Ummadığı yerden ve beklemediği zamanda gelen darbeler de buna dahildir. Bu yüzden "Sana kırıldım" demeye bile mecali kalmaz insanın bazen. İçsel sövmelere durur dili.
İnsan gibi kırılınca keskinleşir cam. Sakınmak gerekir. Ne kadar temizleyip, parlatsanız da, o kırığı görür kalp gözünüz. Kırıldıkça sivritilmiş kelimelere dönüşür tüm konuşmalar. Cam bedene, kelimeler ruha batarak kanatır. Kırıldıkça, melankoli denizine dökülen nehirler coşarak akar içinde. Ruh felcine kadar gider.
Kırılmaz cam yoktur, sağlamlığı arttırılmış dayanıklı cam vardır. Dayanıklılıkları, üretiminde kullanılan diğer bileşenlerin oranıyla değişmektedir. İnsan da edindiği sabır, anlayış, empati ve hoşgörü gibi erdemlerle hayatın sert esen rüzgarlarına göğüs germektedir. Sabırsız, tevekkülsüz ve hoşgörüsüzler daha çabuk dağılıp daha erken nakavt olmaktadır.
James Q. Wilson ve George Kelling adlı Amerikalı teorisyenler tarafından ortaya atılan Kırık Camlar Teorisine göre, bir camı kırık binanın, kırık camı tamir edilmediğinde,çevredeki kimi insanlarda diğer camları kırmaya aşlayacaklardır. Bu döngü sonunda, kırık camlarından içeriye su alan bina rutubetlenecek ve git gide çürüyerek viraneye dönecektir. Bu teoriyi insana uyarladığımızda da, benzer sonuçlar ortaya çıkmamaktadır. Bir söze, bir duruma kırılan insanlar bunu ifade edemeyince içine atmakta, ruhsal ve bedensel hastalıklara yakalanarak, hayata gözlerini yumabilmektedir.
Cam kimilerine göre bir sıvıdır ve saydamlığı da bundan kaynaklanmaktadır. Can taşıyan insan da bir damla sudan yaratılmaktadır. Cam Isıtıldığında yumuşar ve arzu edilen şekil verilebilir. İnsan ise gerekli ilgi ve sevgiyi gördüğü, değer verildiğini, önemsendiğini hissettiği zaman daha sıcakkanlı olur. İtirazları daha az ve isyanları daha düşük olur.
Kimi camlar vardır. Bulunduğu yere değer ve güzellik katar. Renk renk yada ışıltılı haliyle göze hitap eder. İnsan da böyledir. Yaptıkları ile insanların gözünde ve gönlünde öyle yer der ki, öze hitap eder hale gelir. Bazı camlar buzludur. Ardındakini tam olarak göstermez. Ardında bir şeyler vardır ama net değildir. Biraz daha iyi görmek için, çok yakından bakmak, ilgiyi ve emeği artırmak gerekir.İnsanlar arasında da bu hali sergileyen niceleri vardır. Gridir sözleri. Ne eylemi ne söylemi net değildir. Bir de dışarıdan gelecek darbe ve saldırılara karşı can ve malın korunmasına katkı sağlayan emniyet ve güvenlik camları vardır. Dışarıdan gelecek saldırılara karşı içeriyi korur. İnsanın da sığındığı, ona kol kanat geren, güven veren bağlantıları vardır. Eş, dost, arkadaş gibi. Dua gibi, Allah gibi..
Renkli camlar olduğu gibi renksiz camlar da vardır. Renksiz cam içerinin yada içinde taşıdığı ürünün tüm özelliklerinin görülebilmesini sağlaması açısından tercih sebebi olmaktadır. Sosyal ilişkilerde bazılarının diğer insanlar tarafından daha çok tercih edilmesinde de içi dışı bir olma özelliğinin yattığı bilinmektedir. Yüksek ısılarda camın özellikleri tümüyle değişiverir. Şekli başka, işlevi başka olur. İnsan da zorda kaldığında, dayanamadığında, iradesine yenildiğinde, yanıldığında görünmeyen boyutuyla ile insanı insan yapan özelliklerden uzaklaşıp başka bir canlıya dönüşebilir. Ya da tam tersi olur. Yaşadığı devasa acılar onu yüksek ateşlerde pişirerek, orijinal halini almasını sağlar.
Camların bazıları aynadır. Baktığımızda kendimizi gördüğümüz. Hayatta ‘’işte bu tıpkı ben ‘’ dediğimiz insanlar çıkar karşımıza. Camdan ve candan ötedir. Ayna olur ruhumuza. Ona bakarız yanıldığımızda, kendimizi düzeltmek adına. Net görmek için aynanın yüzeyini temiz tutmak ve kirlenmesine müsaade etmemek gerekir. Yoksa görünenler insanı yanıltabilir.
Cam affedici değildir kimileri gibi. Bu yüzden, aşırı öfkesini masum bir cama vurarak gidermeye çalışanların, elleri kan revan içinde kalır. Damara sıfır bir dikiş, parmağın his kaybı ile sonuçlanır. Kırılan cam, ömür boyu taşıyacağı bir iz bırakır ellerde. İnsan da, öfkeyle kendisine yaklaşanları çeşitli savunma mekanizmaları ile püskürtür. Bu bazen kanlı bazen kansız olur.
Velhasılı cama benzer insan. Onca zamana rağmen kırılma özelliğini cama kaptırmıyor. Bu yüzden dikkatli olmak ve bir cam kenarını bir can kenarına eş bilerek yol almak gerekir. Yolda kalsanız da kırılmayın, camınız sağ olsun yeter!
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.