Tesbih çekme âdeti nasıl başladı
Tesbihin doğru adı ‘sübha’dır. Yâni kendisiyle tesbih edilen taneler demektir. Sübha, galat-ı meşhuruyla tesbih, Resûlullah (aleyhisselâm) zamanında mevcut değildi. Bu itibarla, Resûl-i Ekrem Hazretleri iplere dizili şekilde tesbihlerden kullanmamış; zamanında böyle bir tesbih yapımı da gelişmemiştir.
Bunu sahih hadîs kitaplarında geçen kayıtlardan açıkça anlamaktayız.
Tesbih neden, nasıl doğmuştur?
Âyet-i kerîmede, sabah ve akşam Rabb’imizi tesbih etmemiz emredilmektedir. Hadîs-i şerifte ise her namazdan sonra otuz üçer defa tesbih, tahmid ve tekbir etmemiz tavsiye edilmektedir. Demek ki, müminler için bir zikir sayısı bahis mevzuudur. Otuz üçer defa Rabb’ini tesbih, tahmid ve tekbirle yâd edeceklerdir.
Bu sayı nasıl bilinecek, ne ile tesbit edilecektir?
Bunun cevabını hadîs kitaplarında bulabilmekteyiz. Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve Hakîm’in kaydına göre Resûl-i Ekrem Efendimiz bu zikirlerini parmak eklemleriyle yapardı. Yâni sağ elinin parmaklarını, tesbih sayısını tesbit için kullanırdı.
Nitekim muhacir bir kadına tesbihlerini sayma hususunda fikir veren Efendimiz: “Parmaklarının eklemleriyle tesbihlerini say. Çünkü parmaklar âhirette ne iş yaptıklarından sual olunacaklar, onlar da tesbih ettiklerini söyleyeceklerdir.” buyurmuştur. Demek ki Resûl-i Ekrem Efendimiz parmakları tesbih esnasında kullanmış, böyle tavsiyelerde de bulunmuştur.
Ancak yine sahih eserlerin kaydından anlamaktayız ki, ashaptan pekçoğu zeytin çekirdeği, ufak taşlar gibi maksada yardım eden şeyleri ceplerine, keselerine doldurup tesbih sayısını tesbitte kullanmışlar, Resûl-i Ekrem Hazretleri de bunları men etmemiştir. Nitekim Hazreti Ebû Hüreyre’nin bir ipe pekçok düğüm düğümleyip tesbih yerine kullandığı, Hazreti Safiyye validemizin bir zenbil içine çakıl taşları koyup zikir ve tesbih için kullandığı Resûl-i Ekrem Efendimiz’in bilgisi dahilinde olmuş, bunlara mani olmamıştır.
Günümüzdeki tesbihler ikinci asırdan sonra kullanılmaya başlandı
Demek ki Müslümanlar baştan tesbih yerine parmaklarını, çakıltaşlarını veya ipe sarılmış düğümleri kullanmışlar. Bu hâl, ikinci hicrî asra kadar devam etmiştir. İkinci asır başlarında ise bugünkü tesbihlerin geliştirilerek kullanılmaya başlandığını görmekteyiz. Nitekim üçüncü asrın velîsi Cüneyd-i Bağdadî’ye tesbih kullanma sebebini sormuşlar:
– Sen bunca fazîlet ve meziyetlerine rağmen tesbih kullanıyorsun, bu nasıl olur?
Şöyle cevap vermiş:
– Bu tesbih, beni Rabb’ime ulaştıracak zikrimin vesilesinden başka bir şey değildir.
Tesbih kullanma âdetinde şu iki şıkkı hatırlamalıyız:
1) Resûl-i Ekrem Efendimiz tesbih ve zikirlerini parmaklarıyla yapmış, bunu tavsiye buyurmuştur. Ama diğerlerini men etmemiş, mani olucu beyanda bulunmamıştır.
2) Parmakların yaptıklarından sual olunacaklarını da bildirmiştir. Böylece tesbih çeken parmaklar, yine gayelerine uygun hareket etmiştir. Zira eldeki tesbih kendiliğinden dönmez, parmakların döndürmesi gerekir. Tesbihi çeken parmaklar vazifelerini yine ifa etmiş olurlar.
Demek ki, isteyen, şaşırmayan parmaklarıyla tesbih ve zikrini yapar, dileyen de tesbih kullanır; ipe dizili tanelerle ibadetini kolaylaştırır.
Kaynak:Eğitim Sistem
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.