Sahabenin Allah'a (c.c.) ve Hz. Peygambere bağlılıkları
Sahabelerin sevgi ve itaati sınır tanımaz boyutlardaydı. Hicretlerde, savaşlarda durum daha bir belirgin oluyordu. Allah−u Teala bazı ayetlerde imanın ölçüsünü mal ve candan geçmekle belirtmiştir. Uhud Savaşında, mü’minlerin zor anlarda Resulullah’ın (sav) etrafında cansiperane durup çarpışmaları ve sırf Allah’ın Resulüne bir zarar dokunmaması için canlarını feda etmeleri tarihçe de sabittir. Savaşın kızıştığı bir anda Resulullah (sav)’ın şehid olduğuna dair yaygara kopmuştu. Bunu duyan Enes b. Nadr (ra) gözyaşlarına boğularak arkadaşlarına dönüp “Ey Müslümanlar! Muhammed öldüyse; Allah kalıcıdır. Din uğruna harbedip de şehid olarak O’na kavuşmak istemez misiniz?” diyerek herkese cesaret vermiş ve şehid oluncaya kadar çarpışmıştı. Hatta öyle ki, vücudu tanınmaz hale gelmişti de kız kardeşi ancak parmaklarından onu tanıyabilmişti.
Mus’ab b. Umeyr (ra) Uhud savaşında Resulullah (sav)’ın zırhını üzerine giyerek olası saldırıları engellemeye çalışmıştı. Müşrikler de onu Resulullah zannederek şehid etmişlerdi. Sa’d b. Rebi de vuruşarak şehid olmuştu. Son nefeslerini aldığında yanındaki arkadaşına; “Allah’ın elçisine benim selamımı ileterek söyle ki ben cennetin kokusunu duyuyorum. Kavmine de benden selam ile söyle ki, kirpikleriniz kımıldadıkça peygamberinize ihlâs hususunda Allah yanında özürlü olamazsınız” demişti. Bunu duyan Resul−i Ekrem de; “Ya Rabbi, sen Sa’d’dan hoşnut ol” diye dua etmişti.
Bütün insanlık âlemine bir hidayet tarihi açan, âlemlere ilahi bir rahmet olan böyle yüksek, şanlı bir peygamberin ümmeti bulunan ve özellikle sohbet ve arkadaşlık şerefiyle şereflenmiş kılınan sahabelere ne mutlu! O öyle bir Resul ki, onlara Allah’ın ayetlerini okur, onları ilahi bilgilere ulaştırır ve bakış güçlerini terbiye ederdi.
Nebevi ocakta yetişen sahabeler, vahye muhatap bir ortamda, yaşamlarının tüm alanlarında Resulullah (sav)’ı örnek alıyor, seviyor ve itaat ediyorlardı. Öyle ki darağacına götürülen Hubeyb b. Adiyy (ra)’in, müşriklerin; “Muhammed’in, senin yerinde olmasını ister miydin?” demelerine karşılık, tarihe geçen sözleri Muhammedi âşıkların yollarına ışık oluyor, şevk veriyordu: “Değil benim yerimde olmasını, vallahi Medine’de ayağına bir dikenin dahi batmasını istemem.” Bu sözüyle canından olmuş ve ebedi saadeti kazanmayı başarmış, Resulullah (sav)’a olan bağlılığın yaşamsal boyutunu hayatıyla kanıtlamıştı.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.