Mizaç tetiklenmesi nedir?
Geçen haftalarda, bu köşede, çocuklarda sıklıkla görülen “taklit” ve “özenti” davranışlardan bahsetmiş, daha sonraki haftalarda da “mizaç tetiklenmesi”ne değineceğimizi söylemiştik…
Mizaç tetiklenmesini izah edebilmemiz için önce, “Mizaç ve fıtrat nedir?” sorusuna yanıt aramalıyız.
“Türünün özelliğini barındırmaya” fıtrat denir.
Yani, kediler “miyav” der, kuşlar “cik cik” öter… Kuşun fıtratında uçmak, kedinin fıtratında tırmalamak vardır.
Her insanda var olan ortak özelliklere de “insan fıtratı” diyoruz; sevilme ihtiyacı, adalet arayışı, ait olma çabası insan fıtratının özelliklerindendir.
İnsan fıtratının en belirgin özelliği “iyi” olmasıdır.
Kötüye ait hiçbir şey insan fıtratına ait değildir; örneğin; “Erkek milleti değil mi, aldatır işte…” sözü pedagojik olarak doğru değildir. Bu, o insanın fıtratının bozulmuş yanını işaret eder. Zira hiçbir insanın fıtratı eşini aldatmak üzere kodlanmamıştır; aksine, insan fıtratında vefa ve sadakat vardır.
Ya da bir insan, sevgiye ihtiyaç duymuyorsa, bu onun fıtratı değil, duygu dünyasındaki bir bozukluğun işaretidir. Zira insan fıtratında “sevgiye ihtiyaç” hâli vardır.
Her ne kadar insan fıtratı ortak özellikler barındırsa da, hiçbir insan birbirinin aynı değildir; kimi cıvıl cıvıldır, kimi sessiz ve derin. Kiminin hayalperest yanı ön plandadır, kiminin gerçekçi yanı. İşte, kişinin kendine has özelliğine de “mizaç” diyoruz… Mizaç, bireyin mayasıdır. Yaradılışta ruha dikilen çekirdektir. Ebeveynlerin görevi, çocuğun içindeki bu çekirdeğin zarar uğratılmadan o çekirdeğe uygun meyve vermesi için yardımcı olmaktır. Bir başka deyişle, çocuğun kendi gibi olabilmesine yardımcı olmaktır.
Kişinin kendi gibi olabilmesinin en temel şartı ‘emniyet hissi’dir. ‘Emniyet hissi’, mizacın, kendi yaradılış kodlarına göre ruhu yapılandırabilmesi için gerekli olan en önemli duygudur… Bunun aksine, mizacın ruhu yapılandırmasının önündeki en büyük engel de ‘eleştirel ortam’dır.
Çocukluk döneminde eleştirel ortam, çocuğun kendi gibi olmasının önüne geçip, eleştirenin zararına uğramamak için beklendiği gibi olmaya iter.
Bu, yetişkinlik yıllarında karşımıza çıkacak olan kişilik bozukluğu serüveninin ilk adımıdır.
Peki; bir kişi mizacına uygun yaşayamıyorsa, kendini toparlayabilir mi, mizacını yeniden uyandırabilir mi? Evet… İşte bunun adına mizaç tetiklenmesi diyoruz…
Mizaç tetiklenmesi; kişinin kendi mizacına benzer özellikler taşıyan kişilerle duygusal yakınlık kurması, onların düşüncelerini anlamaya gayret etmesi ve bu sayede içindeki benzer duyguları uyandırma girişimidir.
Bunun için, kişi, sanki bir süre inzivaya çekilir gibi, üzerindeki başka insanların tesirlerinden kurtulup, mizacına benzer kişilerin yaşam öykülerini okuyabilir. Onların hikâyelerini başkalarından dinleyebilir, filmler izleyebilir…
Örneğin; mizacında şefkatli bir yan barındıran fakat yaşadığı olumsuzluklardan dolayı şefkatini yitirmiş bir kişi, şefkati ile ön planda bulunan bir kişiyle ruhsal yakınlık kurar, onun şefkatini anlamaya gayret ederse, bu yakınlık ilişkisi kişinin mizacında olup da kaybettiği şefkat hissinin yeniden uyanmasına sebep olur.
Ya da, cesaretli bir çocuk sürekli eleştirel ortamda yetişmiş ve pısırık bir gence dönüşmüşse, böylesi bir gencin mizacının uyanmasına tarihî kahramanların yaşam öykülerini dinlemek yetişebilir.
Mizaç özelliklerine göre yaşama yeniden başlayan kişilerin en belirgin özelliği, kendini iyi hissetmeleridir…
Burada altı çizilecek ince bir ayrıntı var; “mizaç tetiklenmesi” başka bir şey, ebeveynin çocuktan istediği bir kişiliğe bürünmesi için ona farklı mizaç özellikleri taşıyan kişileri örnek göstermesi bambaşka bir şeydir. Birinde, çocuğun kendi gibi olmasına yardımcı olmak, diğerinde başkası gibi olması için, mizacını yaşamaktan vazgeçirmek vardır.
Ve unutmamak gerek ki, bütün kişilik bozukluklarının özünde kendilik bozukluğu vardır...
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.