Kur’an ayetlerinin anlamını öğrenmek için neler yapmalıyız
Kuranı Kerim, Peygamberimizin asm Rabbimizden bize getirdiği, sonsuzluğumuzun tüm maceralarını ve kurtuluşumuzun gerektirdiği yüce ahlakı bize öğreten bir mektuptur.
Peki Rabbimizin bize ne buyurduğunu nasıl doğru anlayacağız? “Kur’an’ı ben böyle anlıyorum.” deyip değişik yorumlar getiren ilahiyatçılar var. Meallerde, tefsirlerde çok farklı ifadeler var. Mezhepler arasında dahi Kuranı küçük veya büyük ciddi anlama farklılıkları var. Kuranı doğru anlamak için Arapça öğrenmek şart mı? Kuranı kendi kendimize anlayamaz mıyız? Birisi Kuran adına kafa kesiyor, öteki işlediği faize veya zinaya dini alet edebiliyor. Kimisi Kuranda çelişki olduğunu iddia ederken, kimisi aksini ispatlamaya çalışıyor. Bir hocayı dinliyoruz başka, öbür hocayı dinliyoruz daha başka! Hepsi de ben hakkım, aksini düşünen batıl iddiasıyla konuşuyor. Hangisinin doğru olduğunu nasıl anlayacağız?
Aziz Müslüman! Bu ahir zamanın feci fitnelerinde boğulmaktan kurtulmak ve yüce Yaratan’a canını tertemiz teslim etmek istiyorsan, aşağıdaki maddeleri iyi kavra:
1-Kuranı doğru anlamak ve doğru yaşamak her müminin kendi görevidir. Kıyamet günü herkes en detayına kadar her yaptığından ve de Kurandan sorguya çekilecektir. “Kur’an, senin için de kavmin için de bir öğüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.” (Zuhruf, 43/44) buyurdu yüce Yaradan.
Mealleri okuyalım, ama meallerin yanlış anlamaya yol açabilecek çok sayıda Türkçe hatası içerdiğini de unutmayalım. Tıkandığımız yerde meali aşıp tefsire, Arapça’ya kavram araştırmalarına girelim.
Bir küçük örnek vereyim mealden yanlış anlamaya: Allah “Dua edin karşılık vereyim.” (Mümin, 60) (Uduni estecibleküm) buyuruyor. Meallere bakıyorsunuz, dua edin, duanızı kabul edeyim, duanızı isteğinizi yerine getireyim gibisinden manalar verilmiş. İsteği gerçekleşmeyen kişi de, dua ettim kabul olmadı diye düşünüyor. Hani ayete göre dua kabul olacaktı? Tüm bunlar Türkçe’de yanlış kelime kullanılmasındandır.
Güncel dilde kabul demek, istediğini aynen kabul etmek ve yapmak demek. Oysa Arapça’da kabulun kökeni mukabele, karşılık vermek… Diğer yandan ayette icabet kökünden, cevap vereyim, karşılık vereyim anlamı var. Yani doğru mana, “Beni çağırın, size cevap vereyim.” “Benden isteyin, size karşılığını vereyim.” “Duanıza sizin için hayırlı, nimet olan şeyi, zamanı ve şekli bana bağlı olmak üzere takdir edeyim” gibidir.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.