Hicret hakkında neler biliyorsunuz
Hicret nedir; Hicret göç etmektir. Terk etmek, ayrılmak anlamlarına gelir.
Hicret olayı nedir; Peygamber efendimiz risalet görevine başlayıp insanları Allah’ın dinine davet etmeye başlayınca ona inanıp Müslüman olanlar bir takım sıkıntılarla karşı karşıya kalmışlardır. Mekkeli müşrikler onlara eziyet ve işkenceler etmişlerdir. Onlara ambargo uygulayarak eski dinlerine döndürmeye çalışmışlardır. Bunun üzerine Hz Muhammed (s.a.v.) ve Müslümanlar 622 yılında Mekke’den Medine’ye göç etmişlerdir. Bu olaya İslam tarihinde “hicret” denir
Hz. Muhammed (s.a.v.), İkinci Akabe Biatı’ndan sonra Mekkeli Müslümanların Medine’ye hicret etmelerine izin verdi. Sahabiler de gizlilik içinde ve gruplar hâlinde hicret etmeye başladılar. Yıllardır Mekke’de baskı altında yaşamaya çalışan Müslümanlar, hızlı bir şekilde ve kısa sürede Medine’ye hicret ettiler. Öyle ki bir müddet sonra Mekke’de Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Ebû Bekir (r.a.), Hz. Ali (r.a.) ve onların aileleri ile birlikte az sayıda Müslüman kalmıştı. Bu şartlar altında Hz. Ebû Bekir (r.a.) de Peygamberimize (s.a.v.) gelerek hicret etmek için izin istedi. Ancak Hz. Peygamber (s.a.v.) ona, beklemesini söyledi. Her ne kadar gizlilik içinde yapılsa da Mekkeli müşrikler, Müslümanların Medine’ye hicret ettiklerini fark etmişti.
Eğer Hz. Muhammed (s.a.v.) Medine’ye hicret ederse İslam dini orada da güçlenebilirdi. Bu sebeple Mekkeli müşrikler, meseleye kesin ve kökten bir çözüm bulmak için aralarında toplantı düzenlediler. Onlar, yaptıkları toplantıda Peygamberimizin (s.a.v.) öldürülmesi için karar aldılar. Kabilesinin intikam almasına ve kan davası gütmesine engel olmak için de her kabileden birer genç seçtiler. Suikast için seçilen bu gençlerin hep birlikte ve aynı anda Peygamberimize (s.a.v.) saldırmasına karar verdiler. Mekkeli putperestlerin suikast için yaptıkları plan, Allah (c.c.) tarafından Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Peygamberimize (s.a.v.) bildirildi. Peygamberimiz (s.a.v.) hemen Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) evine giderek ona, Allah’ın (c.c.) izniyle artık Medine’ye hicret edebileceklerini söyledi. Hemen bir plan yaptılar. Güvenilir bir kılavuz buldular. Medine, Mekke’nin kuzeyinde yer alıyordu. Dolayısıyla Mekkeli müşrikler, şehirden ayrıldıklarında onları öncelikle o yönde arayacaklardı. Bu durumu dikkate alan Peygamberimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebû Bekir (r.a.), kılavuzlarıyla üç gün sonra Mekke’nin beş kilometre güneybatısındaki Sevr Mağarası’nda buluşmak üzere anlaştılar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hicret için gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra evine döndü. Mekkeli müşriklerin, kendisine bıraktığı emanetleri Hz. Ali’ye (r.a.) teslim etti. Hz. Ali’ye (r.a.), bu emanetleri sahiplerine verdikten sonra peşlerinden gelmesini söyledi. Allah Resûlü (s.a.v.), gece yarısı evinden gizlice ayrılarak Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) evine gitti. Daha sonra onlar, hızlıca oradan da ayrılarak Sevr Mağarası’na ulaştılar. Üç gün üç gece Sevr Mağarası’nda saklandılar. Suikastçı gençler, artık zamanı geldi diyerek öldürmek amacıyla Peygamberimizin (s.a.v.) evine girdiklerinde büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Onlar, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yatağında Hz. Ali’yi (r.a.) bulduklarında çok şaşırdılar. Hz. Muhammed’i (s.a.v.) ölü ya da diri olarak bulup getirecek olan kişiye yüz deve ödül vadettiler. Bu arada Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) azatlı kölesi, koyunlarını mağara yakınlarında otlatıyor, yolculara taze süt sağıp getiriyordu. Bu kutlu yolculara Hz. Ebubekir'in (r.a.) kızı Esma (r.a.) yiyecek erzak getiriyordu. Ayrıca onun oğlu Abdullah (r.a.) da Mekke'de olup bitenler hakkında onları bilgilendiriyordu. Mekkeli müşrikler, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bulunması için ortaya büyük bir ödül koymuştu. Ödül avcıları, Medine (Yesrib) yolunu tutmuşlar ve Mekke’yi karış karış aramışlardı. Ancak Medine yönünde hiçbir ize rastlanmadığı için artık farklı yönde arayışlar da başlamıştı. Sonunda ödül avcılarından bir grup, mağaranın önüne kadar geldi. Mağaranın girişine bir örümcek ağ örmüş, bir güvercin de yuva yapmıştı. Ödül avcıları bunu görünce içeriye bile bakmadan oradan ayrıldılar. Aradan üç gün geçmişti. Önceden anlaştıkları gibi kılavuzları, develerle birlikte Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ve Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) yanına geldi. Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) azatlı kölesi de onlara katıldı. Bu dört kişilik kafile, dikkatli ve hızlı bir şekilde Medine’ye doğru yol aldı.
Onlar, Sevr Mağarası’ndan ayrıldıktan on iki gün sonra da Medine’ye üç kilometre uzaklıkta bulunan Kuba köyüne ulaştılar. Peygamberimiz (s.a.v.) burada bir mescit inşa ettirdi bu mescit, Kuba Mescid-i olarak adlandırılır. Bu konuya dikkat çeken bir ayette şöyle buyrulur: "...İlk günden takvâ üzerine kurulan mescit (Kuba Mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever." Böylece söz konusu mescit, takva üzerine kurulan mescit olarak nitelendirilir. Hicret için yola çıkmadan önce emanetleri sahiplerine teslim edip yola çıkan Hz. Ali (r.a.) de Kuba’da onlarla buluştu. Cuma günü olduğunda da tekrar Medine’ye doğru yola çıktılar. Ranuna Vadisi’ne ulaştıklarında cuma namazı farz kılındı.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) burada bulunan yüze yakın Müslüman’ın katılımıyla ilk cuma namazını kıldı. Namazdan sonra kafile yeniden Medine’ye doğru ilerledi. Peygamberimiz (s.a.v.) şehre girerken insanlar yola dizilmiş, sevinçle onu selamlıyorlardı. Artık Müslümanlar ve İslam’ın yayılışı açısından çok önemli bir dönüm noktası olan Hicret tamamlanmış ve Mekke Dönemi de sona ermişti.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.