Harman Yerindeki 19 Mayıs Kutlamaları
Taşköprü Stadı’nın bulunduğu yeri eskiden Ethem Köylüler harman alanı olarak kullanırdı. Traktör römorklarıyla tarlalardan yüklenen buğday sapları burada patos makinalarından geçirilir, buğday ve samanı ayrılırdı. Birkaç gün devam eden bu çalışma sırasında heryer sapsarı samanla kaplanırdı.
Harman kaldırıldıktan sonra bu alanda futbol oynardık. Çevreye yayılan buğday taneleri ve samanlar sayesinde toprak doğal çimlerle kaplanırdı.Yer yer saman öbeklerinden oluşan tümsekler, traktör tekerlerinin açtığı çukurlara rağmen futbol için en uygun alan burasıydı.
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramları da o yıllarda bu harman yerinde kutlanırdı. Bayram öncesi belediye ekipleri tören alanı için burayı hazırlar, temizler çevresine kazık çakıp ip gerer kireç ile sınırlarını belirlerdi.
Okullarda ise beden eğitimi derslerinde günler öncesinden bayramda yapılacak gösterilerin hazırlığı yapılırdı. Önce takımlar seçilirdi. Kros takımı,küle kuracak ekipler, folklor oynayacaklar (daha çok kızlar) ve jimnastik gösterisi yapacak takımlar belirlenirdi.
Bir de tüm okul(ların) öğrencilerinin topluca sunacağı bir gösteri tertip edilirdi. Beden eğitimi öğretmenleri bunun için önceden bir koreografi uyarlar, öğrencilere bunu günlerce çalıştırırlardı. Bayramdan bir iki gün önce tören alanına yani o harman yerine gidilir orada son provalar yapılırdı.
Herkes için geçerli midir bilemem, ama bana göre o haftalar hiç bitmesini istemediğimiz okulun en renkli ve en zevkli haftalarıydı.
Baharın son günlerinin yaşandığı, havaların ısındığı, sınıfların boşaldığı, bahçelerin cıvıl cıvıl koşuşturan öğrencilerle dolduğu, her bir ağacın altında bir arkadaş grubunun oturup sohbet ettiği günlerdi. Derslere karşı bir gönülsüzlüğün yaşandığı, hocalarımızın da biraz daha esnek davrandığı günler…
Yaklaşan günlerle beraber bando takımımızın hazırlık çalışmalarını sıklaştırırdık. Haftada bir iki gün öğleden sonra derse girmeyerek bando çalışması yapardık. Derslere mani olmamak için okuldan uzaklaşırdık. Mahalle aralarına girer, ne hikmetse bazen kendimizi hiç farkına varmadan Kız Meslek Lisesi’nin önünden bando çalarak yürürken bulurduk. Buradan Askerlik Şubesi’ne ordan Kurban Tepesindeki Tomruk Deposu’na geçerdik.
O yıllarda dört lise vardı.Her birisinin bando takımı vardı. En eskisi Taşköprü Lisesi’nin takımıydı. Meşhur Edip Hocanın zamanında kurulmuş sanırım. Hem de daha kalabalılıktı. Liselerin bando takımları arasında tatlı bir rekabet olurdu. Kim daha iyi, daha hatasız çalacak ve daha disiplinli yürüyecek diye iddalaşırdık.
Bir de günler öncesinden okullar öğrencilerine erkekler için short ve atlet, kızlar için de etek ve t-shirt yaptırırdı. Kızlar gösteri için bazen ucunda kurdela olan çubuklar, bazen de renkli kumaşların gerdirildiği yuvarlak kasnaklar hazırlardı.
Bir gün öncesinde meydanda davul-zurna ekibi de türküler ve oyun havaları ile çarşıyı çoştururdu. (Daha önce Davulcu Yusuf ile ilgili yazımda bunu anlatmıştım.)
Nihayet 19 Mayıs sabahı olunca tüm öğrenciler tören kıyafetleri ile sokaklara yayılır, okulun bahçesinde toplanırdı. Hocalarımız da o gün en şık, en güzel elbiselerini giyer “jilet gibi” olurdu.
Bizim bando takımının beyaz miğfer, önü sırma işlemeli kırmızı ceket, beyaz pantolonu olan alımlı bir giysisi vardı.Son zamanlarda aramıza bayan öğrenciler de katılmıştı.
O sabah Lisenin bahçesinde son kontroller yapılıp “uygun adım marş” komutuyla birlikte tüm lise bahçeden çıkar,yokuş aşağı yürümeye başlardı.En önde bayrak taşıyanlar onların arkasında bando ve boy sırasına göre tüm okul uygun adım iner gelirdi. Bandonun sesini duyan ev hanımları balkonlara, pencereler koşar oradan el sallardı. Bandonun geçtiği caddeler, mahalleler inim inim inlerdi. Hele bir de boru takımı devreye girdi mi müthiş bir heyecan olurdu. Lisenin bahçesinden taa Ethem Köyü’nün Harman yerine kadar bando eşliğinde yürür giderdik.
Bizimle beraber kasaba halkı, ev hanımları, esnaflar ve özellikle genç erkekler ile genç kızlar da yürür giderdi tören alanına. Sanki bir buluşma, görüşme yerine dönüşürdü orası. Tören alanının etrafına kamyonlarla, traktör römorklarıyla, minibüsler ve otomobillerle civar köylerden gelenler olurdu. Tribün felan yoktu, bu araçlar tribün yerine kullanılırdı. Simitçiler, gazozcular, dondurmacılar, çekirdekçiler, baloncular da orada yerini alırdı. Polisler, zabıtalar, itfaiye ekibi ve ambulans ekibi de hazır beklerdi.
Nihayet o up uzun yolu yürüyüp gelir harman yerine ulaşırdık. Harman yerine yani tören alanına girerken bandonun başındaki arkadaşımız elindeki majör ile artistik gösteriler yapmaya başlar,elindeki tuğlu sopayı yani majörü yukarıya fırlatır, tutup tekrar atardı.Bu hareketi ile seyircilerden alkış toplardı.
Bir bir tüm liseler harman yerinde toplandıktan sonra tören başlardı. En eğlenceli kısmı toplu gösterilerdi. Müzik eşiliğinde çeşitli kareografik hareketler sergilenir, toplu dans gösterileri olurdu. Liselerin kros takımı harman yerinin çevresinde koşar, birkaç tur atarak bayrak yarışını tamamlardı. Arkasından çuval yarışması, kaşıkla yumurta taşıma yarışması ya da sırtına birini alıp koşma yarışması yapılırdı.
En heyecanlı ve tehlikeli kısmı da ateş çemberinden atlama gösterisi idi. Beklenen jimnastik ekibi gösterisini yapmak için sahaya çıkar. Takribi bir buçuk metre yüksekliğinde bir çember meydana yerlestirilir, ayakları iyice toprağa çakıldıktan sonra ilk evvel beden hocası bir atlayış yapar, atlarken çemberin içine gizlenmiş bayrağı iki eliyle çekip alırdı. Bu hareketiyle seyircilerden müthiş bir alkış alırdı. Arkasından ekipteki öğrenciler de birer ikişer atalayış yaptıktan sonra çember ateşe verilirdi. Yine ilk ateş içinden beden hocası atlar, arkadan ekipteki öğrenciler atlardı. Bu kısım anaların yüreğini ağzına getirirdi. Bazen heyecandan ateş çemberine çarpan olur hatta devirenler bile çıkardı.
Eğer yağmur yağmaz ise bütün ekipler bir bir gelip hünerini sergiler tüm halkın çoşkulu bakışları altında gösteriler tamamlanırdı.
Tabi o zamanlar cep telefonu, internet felan yoktu. Hatta PTT’de otomatik santral bile yoktu. Dolayısı ile gençler için bu bayram bir görüşme fırsatına dönerdi. Kalabalıkta kaçamak bakışmalar, gizli konuşmalar, mektup alıp vermeler… Bazı uyanıklar elinde fotoğraf makinası ile gelir, geriden sevdiği kızın fotoğrafını çekerdi.
Ve nihayet törenler geçit resmi ile sona erer, buradan herkes evine dağılırdı. Ama biz bando takımı olarak az sayıda öğrenci ekibi ile tekrar okula gitmek zorunda kalırdık. Yorgun vaziyette o yolu bir kez daha yürürdük.
Bayramdan geriye kalanlar ise; yorgunluk, esmerleşmiş yüzler, güneş yanıklarının acısı ve bir de tatlı hatıra fotoğrafları olurdu.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.