Gerçeklik bozukluğu
Sanırım ilkokul son sınıfa gidiyordum.
Akşam saatlerinde bir kadın ile çocuk çaldı kapımızı. Komşumuzdu gelen… Kapıyı annem açtı. Ağlamaklıca bir konuşma başladı kapıda. Babam merak etti, kapıya yanaştı. Kocasını anlatıyordu kadın…
Evini terk etmiş adam… Çoluk çocuk ortada kalmışlar. “Büyü yaptırdı kayınvalidem biliyorum.” diyordu kadın. “Gelin geldiğimden beri kan kusturdu kayınvalidem, evin her tarafından muska topluyorum, ne zaman eve gelip gitse.” diye ağlıyordu.
İlk defa o zaman duymuştum; ‘büyü ve muska’yı. Babama “muska ne” diye sordum. Cinlerden bahsetmişti, şeytanı anlatmıştı.
Korktuğumu hatırlıyorum o günden sonra akşamları yatarken. Yatağın altından bir el uzanıp bacaklarımı tutacak diye ayaklarımı karnıma toplayıp yattığımı hatırlıyorum, bir ‘çıt’ sesi duysam, yüreğim ağzıma geliyordu.
Aradan yıllar geçti…
Çocukluk yıllarımın geçtiği mahallemizi ziyarete gitmiştim. Komşularımızı sorup soruştururken onlar geldi aklıma birden. Öğrendim. Adam karısından ayrılmış iki çocuğunu geride bırakıp... Başka bir kadınla evlenmiş. Becerememiş yeni evliliğini de, ondan da ayrılmış. Annesinin yanında yaşamaya başlamış, eski eşinden olan çocukları büyümüş, terk etmişler babalarını, görüşmüyorlarmış. Acınası bir son olmuş adamın hikâyesi.
Kadın da evlenmiş, 2 çocuğu daha olmuş, dört çocuğunu da okutmuş, her birisi kendi ekmeğini kazanır vaziyete gelmişler.
Başlangıcını ve sonunu bildiğim bu hikâye oldukça acıklıydı adam açısından. Bir ‘hayal’ uğruna evini barkını terk eden adamcağız, ‘hayalin gerçeği’ ile karşılaştığında geride bir şey kalmamış. Ne eşi ne de çocukları.
Bu yanılsamaya ‘gerçeklik bozukluğu’ diyoruz. Kişinin ‘idealize ettiği hayalin’ tesiri ile gerçek yaşamdan kopması...
Birçok evliliğin yıkılma sebebi; kişinin o ya da bu tesirle hayalinin büyüsüne kapılıp evlilik gerçeğinden kopmasıdır. Gerçeklik bozukluğu sadece karı koca ilişkisinin değil, ebeveyn-çocuk ilişkisinin de en temel sorunlarından biridir.
Anne babalar, bazen sağın solun tesiri ile okul-öğretmen şikâyetleri ile konu komşu oturumlarında işittiği, ‘iyi çocuk’ abartısı ile gerçeklik bozukluğuna sürükler de farkına bile değildirler.
Gerçeklik bozukluğuna düşen ebeveynlere bir süre sonra çocuğu, şımarık, başarısız, ilgisiz, disiplinsiz, tertipsiz, düzensiz görünmeye başlar. Çocuğu ile arasının bozulması için sanki ‘büyü’ yapılmış gibi olur birden.
Çocuğunun gerçeğine yabancılaşan anne babalar, onlarla sürekli çatışırlar. Bitmek bilmez bir söylenti içine girerler. Beklentilerini çoğaltırlar. Sosyal ortamlarda çocuklarının davranışlarından rahatsız olurlar.
Böylesi ebeveynler hayalini kurdukları çocuğun büyüsünden kurtulmadıkça, kendi çocuğunun gerçeğine erişemezler. Kendi çocuğunun gerçeğine erişemeyen ebeveynler, çocukları ile mutlu olamazlar. Ve bir gün geriye dönüp baktıklarında her şey için geç kalınmış olabilir...
Unutmamak gerek ki, ideal çocuk yoktur, kişinin kendi çocuğu vardır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.