Çanakkale Zaferi ve Seyit Onbaşı hakkında internetten araştırma

Çanakkale Zaferi ve Seyit Onbaşı hakkında internetten araştırma
Çanakkale Zaferi ve Seyit Onbaşı hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

ÇANAKKALE KAHRAMANI KOCASEYİT

Çanakkale muharebeleri sırasında kaldırdığı 276 kilogramlık top mermisiyle ünlenen ve tarihe geçen Kocaseyit 1889 yılında Havran ilçesinin Çamlık(eski adı Manastır'dır) Köyünde dünyaya gelmiştir. Babası Cuburoğulları ailesinden Abdurrahman annesi ise aynı köyden Emine Kadın'ır. Aynı köyden Şakir kızı Emine ile evlenerek beş çocuğu dünyaya gelmiştir. Cumhuriyet döneminde Çabuk soyadını aldı.

Kocaseyit Askerlik çağına gelince pek çok yaşıtıyla birlikte üzerine topçu neferi olarak, Çanakkale'de bulunan ' Mecidiye Tabyası'nda görev alır. Düşman donanmasının 18 Mart 1915 tarihinde başlattığı deniz harekatında yaptıklarıyla tarihin seyrini değiştiren olaylardan birisini gerçekleştirir. Bu tarihi olay şu şekilde anılmaktadır.

Saat 05.30 sularında müttefik fildsundan bazı gemiler, kendilerini son dakikalar içinde oldukça rahatsız eden Rumeli Mecidiye'sini yeniden ve çok şiddetli bir ateş altına almışlardı. Takım Subayı Fahri Efendi'nin emri ile sığınağa koştular. Ancak; geri kalanların bir kaçı tam istihkamın içinde patlayan mermi cephaneliği uçurduğu zaman oluşan müthiş basınçla yerlere yuvarlandılar. Bir kısmı şehit olan bu erlerin geri kalanları arasında Çamlık köyünden Seyit de bulunuyordu. Kendine geldiği zaman karşısında takım arkadaşı Ali'yi gördü. Başka kimse yoktu etrafta.

- Nerede arkadaşlar? Diye sordu.
- Arkadaşlar mertebelerini buldular. 14 şehit 24 yaralımız var. Ayakta bir senle ben kaldık.
Seyit kalkıp denize doğru baktı. Düşman gemileri karaya iyice sokulmuştu. Tabyanın içinde ise üçüncü toptan gayrısı yine toprağa gömülmüştü. Seyit önce gemilere, sonra topa ve sonunda yerde duran 276 Kg.lik mermilere baktı. Kendi deyimiyle mermi ona 'beni namluya sür'diyordu.

Arkadaşına 'Gel Ali ' dedi.'Yardım et de şu mermiyi sirtıma alayım.'
Ali Önce topun eğilip yan yatmış metaforasına(top vinci) sonra da arkadaşının yüzüne baktı. 'Kaldırımazsın Seyit' dedi. 'Bir deneyelim hele.
İlk mermi kısa düştü. Bir tane daha getirip nemluya sürdü. Bu seferki de kısaydı. Fakat üçüncü mermi en öndeki geminin arka tarafında ve su kesiminde patladı. Bu gemi Ocean'dı ve dümen tertibatı bozulduğu için derhal orasını harmanlamaya başladı. Etrafındaki gemiler kaçıştılar. Seyit dördüncü mermiyi almaya giderken etraf sakinleştiği için sığınaktan çıkan Batarya Kumandanı Hilmi Bey yanında iki Alman subay ile araya geldi.
-Senmiydin Seyit? Vurdun gemiyi.. dedi

Dördüncü mermi boşa gitti. Dümensiz seyreden Ocean herkesin gözleri önünde arkadan bir mayına çarparak kısa sürede sulara gömüldü.'
Kocaseyit'in muharebenin mukadderatının değişmesinde büyük önemi bulunan başarısı kısa sürede duyuldu. Kendisine mükafat olarak onbaşılık rütbesi takıldı. Ve isteği olup olmadığı sorulunca ' çift tayın' istedi. Ancak arkadaşlarının yanında çift tayın yemeği onuruna yediremedi ve birkaç gün sonra çift tayından vazgeçti. Daha sonraki günlerde fotoğrafını çekmek isterler. 276 kg.lık top mermisini o günkü gibi sırtına alması lazımdır. Ancak birkaç defa denemesine rağmen kaldıramaz.O tehlikeli zamanda mermileri kolaylıkla basamaklardan topa çıkaran bu kahraman o gün mermiyi yerinden bile oynatamamıştır. Kendisine sorulduğu zaman iman gücüyle vatan aşkıyla kendisine kuvvet geldiğini, o zaman bu mermiyi nasıl kaldırdığını kendisinin de anlayamadığını söylemişti. Fotoğraf çekmek için tahtadan bir mermi yaparak o tarihi günü ebedileştirmişlerdir.

Harbin sona ermesiyle memleketine dönen Seyit Onbaşı, bundan sonraki günlerini köyünde geçirmiştir. Odun kömürü yaparak Havran'a pazara götürür, geçimini öyle temin edermiş. Daha sonraki yıllarda Havran'da Hacı Osmanoğullarının zeytinyağı fabrikasında hamallık yapmıştır. 1939 yılında zatürreye yakalanmış ve Aralık ayında köyünde vefat etmiştir.

Kaynak : http://www.havran.gov.tr/kocaseyit

Çanakkale muharebelerinin önemi ve sonuçları

1683'te Viyana kapılarından geri dönüldüğü tarihten beri iki asırdan bu yana savaşlarda sürekli yenilen ve toprak kaybeden devletin, dostlarını ve düşmanlarını şaşırtan hiç beklenilmeyen bir zafer kazanması milletin ve ordunun özgüvenini ve direncini artırmıştır. Özellikle Balkan Savaşı hezimetinin millet ve ordu üzerinde yarattığı eziklik ve utancın silinmesi için iyi bir vesile olmuştur. Müttefikler Balkan hezimetine bakarak Türk ordusunun savaş kabiliyetini ve kudretini yitirdiğini düşündükleri için ihtiyatsız ve Türk askerini küçük gören bir anlayışla Çanakkale'ye gelmişlerdi. Onlar bu zayıf tabiatlı Türk askerinin silahını atarak önlerinden kaçacağını zannetmişlerdi. Onlara bu hissi ve emniyeti veren Balkan Savaşı’nda uğranılan yenilgiydi.

Ancak durum çok başka gelişmişti. Türk ordusu tam da aynı sebepten ama müttefiklerin öngördüğü gibi korkup kaçmak yerine Çanakkale'yi Balkan Savaşı hezimetinin, utancının ve lekesinin temizleneceği yer olarak görmüş ve ölümü hiçe sayarak savaşmıştır. Bunun örneklerini Çanakkale ile alakalı yayınlarda görmekteyiz. Mesela Mustafa Kemal, 1 Mayıs 1915'te Arıburnu cephesinde emrindeki birliklere yaptıracağı hücum öncesi birlik komutanlarına yaptığı konuşmada "İçimizde ve kumanda ettiğimiz askerlerde Balkan hacaletinin (utancının) ikinci bir safhasını görmektense burada ölmeyi tercih etmeyenlerin bulunacağını katiyen kabul etmem. Şayet böyleleri olduğunu hissederseniz derhal onları kendi ellerimizle kurşuna dizelim" diyerek bu duyguyu açığa vurmaktaydı. Yine Hamdullah Suphi'nin Çanakkale'yi ziyaretinde bir hastanede gördüğü yaralı bir yedek subayın yarasını sarmaya çalışan sıhhiye erine şöyle söylediğini yazar: "Ko aksın! Balkan lekesini ancak bu kan temizler."

Çanakkale'de savaşanlar, devletin ve hilafetin merkezi olan İstanbul'u ve Osmanlı o zaman dünyada bağımsız tek Müslüman ülke olduğu için aynı zamanda mukaddes toprakları yani Mekke ve Medine'yi de savunduklarını bilerek din ve vatan müdafaasını hakkıyla yerine getirmeye gayret etmişlerdir.

Çanakkale Savaşı Türk milletine özgüven ve milli şuur kazandırmıştır. Burada savaşanlarda manevi bir ruh hâkim olmuştur. Çanakkale'de teknikle imanın mücadelesi olmuştur. Çanakkale'de düşmanın en son sistem silahları ve askeri üstünlüğü karşısında Türk askerinin başarılı olmasının sebebini, Türk askerinin manevi kuvvetinde aramak lâzımdır.

Çanakkale'de bu ruhla savaşan subay ve erler aynı ruhu Kurtuluş Savaşı'na taşımışlar ve milli mücadelenin kazanılmasında Çanakkale'de savaşan komutan ve subaylar etkili olmuştur. Bunlardan bazıları şunlardır: En başta Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Kâzım Karabekir, Cafer Tayyar (Eğilmez), Fahreddin (Altay), Selahaddin Adil, İzzeddin (Çalışlar), Şükrü Naili (Gökberk), sonradan cumhurbaşkanı olan Cemal Gürsel dahi Çanakkale'de topçu teğmeni olarak bulunmuştu.

Bu zaferle Türk ordusu güçlükler karşısında azim ve imanla neler yapabileceğini göstermiştir. Vatanı kurtarmış ve bu toprakları Türk milleti için ebedi bir vatan yapmıştır. Samipaşazâde Sezai bunu şöyle ifade ediyor Yeni Mecmua'daki makalesinde: Hiçbir gün düşünen zihinleri terketmeyen, feci ve elemli hatırası her sabah uyanan gözlerden bir an bile uzaklaşmaması gereken Balkan yenilgisi, altı Osmanlı asrını karanlık ve sonsuz bir çöküşe doğru sürüklüyordu ki; Çanakkale zaferi yetişti ve Avrupa'nın hakkımızdaki düşünce ve kanaatini tamamen değiştirdi. Bunun için Çanakkale savunması "üç mucizeler" savaşıdır: Hâli kurtardı. Mazinin "hamaset ve azametini" geri getirdi. Vatanımızı bir "ebedî vatan" yaptı.

Kaynak : http://canakkale.tubitak.gov.tr/

1155
953
1293
631
436
365
1432
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.
8 Yorum