Ali CÖRE

Ali CÖRE

Anka'nın kanadıyla gelen girişimciler

Anka'nın kanadıyla gelen girişimciler

Sanırım Halk Eğitim Merkezlerinin olmadığı ilçe veya kasaba yoktur.
Eskiden beri buralarda ev hanımları ve genç kızlar için çeşitli kurslar düzenlenirdi. En meşhuru da "dikiş-nakış" kursları idi. Bu sayede ev hanımları ve genç kızlar nakışın her çeşidini öğrenirlerdi.
Yorgan ağzı,yastık kenarı, yatak örtüsü eteği, masa örtüsü, mutfak takımı ve seccadeler için çeşit çeşit modeller ve işlemeler yapardı.
Kursların sonunda kursiyerler yemeli içmeli sergi düzenler, üretilen işler başta kaymakam ve belediye başkanı olmak müftüye kadar bütün protokulun incelemesine sunulurdu.

Genç kızlar el işini yanına almadan komşu gezmesine gitmezdi. Dizlerini kırıp, başını eğer, süzüle süzüle, bir kuyumcu titizliğinde elindeki işini yapardı. Ara sıra dedikodulara kulak kabartıp söze karışmak isterlerdi, ama kendilerini zor da olsa tutarlar, çatlamadan hanım hanımcık otururlardı. Görenler "aman da pek hanım,ağzı var,dili yok,elinden her iş geliyor,bir çeyiz yapmış ki.."diyerek "maşallah" çekerdi.
Herkes biri birinden sır gibi modellerini gizlerdi. Sadece çok samimi olanlar biribirine model verirdi. Uzun bir çalışmanın sonunda gelin adayı çeyiz hazırlığını bitirir, sandıklar doldurulurdu.

Hanımlar arasında bu işten para kazananlar, sipariş üzerine çeyiz işleyenler de vardı. Ancak makbul olanı genç kızın kendisinin yapmasıydı. Bu konuda okuyan kızlar mazur sayılırdı.

Genç kızımız evlenip düğün günü geldiğinde,öğleden sonra anneler toplanıp gelini görmeye giderlerdi. Artık gelin hanımın vaktiyle Halk Eğitim Merkezinden ve annesinden öğrendiği bilgilerle yaptığı el emeği, göz nuru çeyizlerini daha doğrusu sanat eserlerini sergileme vakti gelmişti. Sergiyi gezen anneler veya gelin adayları büyük bir sanat eleştirmeni edasıyla kendi aralarında yorum yaparlardı.

İşin enteresan tarafı o sanat eseri çeyizlere gelin hanımlar kolay kolay kıyımaz, kıyıpta onları kullanamaz ya da çok az kullanırdı. Ara sıra o seccadeler örme tespih keseleri ile birlikte gelen misafirlere serilirdi. Ne zamanki eskimeye veya kirlenmeye yüz tuttu, o zaman damadın kullanımına verilirdi.Geri kalanlar naftalin kokulu, çeviz ağacından yapılma çeyiz sandıklarında saklanırdı.

Bunları niye mi anlatıyorum? Birileri Taşköprü'deki hanımların el emeğini, göz nurunu yani bu sanat eserlerini, günyüzüne çıkartmaya, ekonomiye kazandırmaya karar vermişler.
Bu misyon ile işe başlayan Anka Sanat Evi, cesur ve özverili bir çalışma başlatmış. Taşköprülü bayanları organize ederek bayanlar arasında inovasyon ve girişimciliği teşvik etmişler.

Artık ürettikleri eserleri yurt içinden ve yurt dışından gelen misafirlerin beğenisine sunup, satış yapıyorlar.
Hem ilçe kültürüne ve ekonomisine, hem de aile bütçesine katkı sağlıyorlar.

Seçtikleri isim de çok manidar. Çiçek, böcek gibi sıradan bir isim yerine, iddialı bir isim seçmişler. Cesareti ve zerafeti çağrıştıran efsanevi kuşun adı; Anka'yı tercih etmişler.

Anka kuşu, yalnız yaşayan, kendi ihtiyacını kimseye muhtaç olmadan karşılayabilen bir kuş.
Herkesin peşinde olduğu yüksek yerleri mesken edinmiş bir kuş.
İnşallah ismi ile müsamma olursunuz Anka Sanat Evi

Anka ve faaliyetleri Mustafa Fazıl Kökyay beyle öğle yemeği sırasında sohbet konusu oldu.Bu vesile ile hemen yanımızdaki dükkanda bulunan Anka'yı ziyaret edip çıktık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.
Ali CÖRE Arşivi