11. Sınıf Meb Türk Dili ve Edebiyatı Dil Bilgisi Cevapları
DERSE HAZIRLIK
11. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 124 Cevabı
1. İncelediğiniz metinlerden alınan aşağıdaki cümlelerin ögelerini bulunuz.
Rüzgâr potansiyeli bakımından zengin olan bölgelerimiz Ege, Marmara ve Doğu Akdeniz kıyılarıdır.
Cevap: özne / yüklem
ABD’nin uzay çalışmaları ile saptadığı meteorolojik veriler, Türkiye’nin rüzgâr enerjisi bakımından zengin olduğunu göstermektedir.
Cevap: Özne / dolaylı tümleç / yüklem
İnsan doğada yaşam bulan, yaşamını doğa içindeki koşulların etkisiyle şekillendiren ve zorunlu olarak da bir şekilde doğayla ilişki içinde var olabilen bir varlıktır.
Cevap: Özne / Yüklem
Çevresel sorunların ortaya çıkışının da çözümünün de insan merkezli olduğu göz önünde bulundurulursa çevre bilinci oluşturmada çevre etiğinin ne kadar önemli olduğu da açık olarak görülecektir.
Cevap: Özne /Nesne/Zarf Tümleci/Yüklem
Çevre söz konusu olduğunda “saygı” ve “sorumluluk” kavramları etik birer kavram olarak karşımıza çıkar.
Cevap: Özne/ Dolaylı Tümleç / Nesne/ Zarf Tümleci/ Yüklem
2. “İran numunelerini taklit ederek saraylarda ve medreselerde vücûde getirdiğimiz eski edebiyat, gazel ve kaside edebiyatı, bu ilk devirlerin tamamen zıddı sayılabilecek bir mahiyeti hâizdir.” cümlesindeki virgülün kullanım amacını açıklayınız.
Cevap: Cümlede öğeler arasında ayrım yapmak için özneden sonra kullanılmıştır.
3. Aşağıdaki parçada günümüz yazım ve noktalama kurallarına uymayan kullanımları belirleyiniz.
Dağdan dağa orman perileri gibi keskin ıslıklarla seslenen beyaz gocuklu çobanların kamış düdüklerle çaldıkları o havalar, “Tekin Prenslerin Hint ve İran eşyasıyle eşyasıyla süslenmiş portrelerinde de aynı tesiri yapardı. Yâni o zamanki edebiyat bütün ruhları bir noktaya toplayabilen, hepsine aynı heyecanı veren, onlara müşterek bir zevk hayatı yaşatan sağlam bir edebiyattı. Kır çiçekleri kadar basit, dağ havaları kadar vahşi olmakla beraber, doğrudan doğruya Türkeli’nin ruhundan kopan saf, samimi bir edebiyat… Bunda bitip tükenmez belâgat, kâideli, muayyen ve mazbut şekiller, çok kullanılmaktan artık kalıp haline gelmiş istiareler, dimağın, uzun uzun düşünerek bulduğu işitilmemiş teşbihler yoktu; “ozan” denilen halk şâirleri onlardan numûneler saklayan, kitaplı, kütüphaneli adamlar değildi. Bozkırların kül rengi gökleri altında, esen rüzgârlardan bir ses, akan sulardan bir âhenk, dağ çiçeklerinden renk ve koku alan bu iptidâî sanatkârlar, belki, sırtında koştukları kısraklardan daha başı boş, daha kendi temayüllerine tâbi yaşıyorlardı.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.