Peygamber Efendimizin öğrettiği Eûzü Besmele (istiâze) çeşitleri
Sözlükte “sığınmak, korunmak” anlamındaki avz (ıyâz, meâz) ile bu kökten türeyen istiâze aynı mânaya gelir. Terim olarak her türlü kötülükten korunabilmek için sözle Allah’ın yardım ve himayesini istemeyi ifade eder ve bunun için “eûzü, maazallah” (Allah’a sığınırım), “neûzübillâh” (Allah’a sığınırız) ibareleri kullanılır. Aynı kökten türeyen taavvüz de istiâze anlamındadır.
“İstiâze”, huzûra girmek için kapıyı vurup izin istemeye benzer. Kur’an okumak isteyen kimse, Allah Teâlâ ile konuşmaya başlayacağından, kendini ilgilendirmeyen konulardan uzak kalmalı, dedikodu, çekiştirme ve iftira gibi günah kirlerinden dilini temizlemelidir. Dilin, bu tür kirlerden temizlenmesi ise ancak “eûzü” çekmekle yani bunların tümünden Allah’a sığınmakla mümkün olabilir.
İstiaze çeşitleri
- اَعُوذُ بِاللّٰهِ السَّم۪يعِ الْعَل۪يمِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ
- اَعُوذُ بِاللّٰهِ الْقَادِرِ مِنَ الشَّيْطَانِ الْغَادِرِ
- اَعُوذُ بِاللّٰهِ الْقَوِىِّ، مِنَ الشَّيْطَانِ الْغَوِىِّ
- اَعُوذُ بِاللّٰهِ الْعَظ۪يمِ، مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ
- اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ، اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
- اَعُوذُ بِاللّٰهِ الْعَظ۪يمُ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ، اِنَّ اللّٰهَ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
(İbnül cezeri, en Neşr, c. 1/244; el Furkan, ibnül Hatib, sf. 95; Diyanet Dergisi 480/43)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) kim sabahları üç defa
اَعُوذُ بِاللّٰهِ السَّم۪يعِ الْعَل۪يمِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ dedikten sonra Haşr suresinin sonundaki üç ayeti okursa, Allah ona akşama kadar istiğfar edecek, yetmiş bin melek tevkil eder. O kimse o gün ölürse şehid olarak ölür. Akşama eriştiği zaman okursa yine böyle olur.”(H.B. Çantay, K. Kerim Meali, c. 3, sh. 1006)
İstiaze nasıl yapılır
İstiâze yaparken göz önünde bulundurulması gereken bir kısım edep kâideleri vardır. Bunlara dikkat edilince elbetteki sığınma duygusunun insan üzerindeki etkisi daha fazla olacaktır:
Allah’a sığınmada, yaratılmışlardan yaratana, mümkün varlıklardan varlığı kendinden olan Zât’a yükselme vardır. Kul muhtaç, Allah ise ganî ve müstağnîdir. Sığınan kul, Allah’ın bütün iyilikleri yaratmaya ve kötülükleri savmaya gücünün yeteceğine inanır ve bütün kalbiyle O’na yönelir.
Sığınan kul, nefsinin âcizliğini, Rabbin kudretini itiraf etmiş olur. Zira Allah’a yaklaşmanın en kestirme yolu acziyet ve gönül kırıklığıdır.
Hayırlı ve sâlih ameller işlemek ancak şeytandan kaçmakla kolaylaşır. Bu kaçış da ancak Allah’a sığınmakla olur.
Şeytan insanın apaçık düşmanı (Fâtır 35/6), Rahmân olan Allah ise insanın yaratıcısı, efendisi ve bütün işlerini düzenleyenidir. İnsanın düşmanından dostuna sığınması ne güzel bir davranıştır.
Şeytanın vesvese verdiği işlerin en başında Kur’an okumak gelir. Zira Kur’an okuyan Allah’ın emirlerini hatırlar ve tutar, yasaklarından da kaçar. Bu hikmete dayalı olarak özellikle bilhassa Kur’ân-ı Kerîm okumaya başlarken istiâze çekilmesi istenmiştir.
Mü’minin biri açık diğeri gizli iki düşmanı vardır. Açık düşmanı kâfirler, gizli düşmanı ise şeytandır. Kâfirlerle mücadelede savaş emri varken, şeytanla mücadelede ise istiâze emri vardır. Her iki cihâdda da Allah mü’minin yardımcısıdır. Açık düşmanı tarafından öldürüldüğünde mü’min şehît olur, gizli düşmanı tarafından öldürüldüğünde ise kişi Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılır. Bu sebeple gizli düşmanın şerrinden kaçınmak daha önceliklidir.
Mü’minin kalbi en şerefli ve en temiz yeridir. Mü’min kalbini şeytanın her türlü vesvesesinden temiz tutmalı ve oraya Allah’ın mârifetini yerleştirmeli ki, Allah da âhirette en temiz ve en güzel yer olan cenneti ona nasip kılsın. Yani kul kalbini bütünüyle Allah’a adamalı ki, Allah da ona âhirette cenneti nasip kılsın. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, I, 81-83)
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.