Nahl suresi, 125. ayeti sizce Yüce Allah’ın (c.c.) yoluna hikmetle çağırmak ne demektir

Nahl suresi, 125. ayeti sizce Yüce Allah’ın (c.c.) yoluna hikmetle çağırmak ne demektir
“(Resulüm!) Sen, Rabb’inin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekildemücadele et!..” Nahl suresi, 125. ayeti sizce Yüce Allah’ın (c.c.) yoluna hikmetle çağırmak ne demektir bu konuda sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

Allah’ın yoluna bilgili sözlerle ve bilgece çağırmak demektir. Nahl Sûresi 125. âyet-i kerimesi “Rabbinin yoluna hikmetle çağır” diyor. Derken de bana şu mesajı veriyor: Kâinat kitabındaki her bir sayfayı, bu sayfalardaki satırları, bu satırlardaki yüzer kelimeleri okuyarak Kâtibinin bunları mutlak kudret ve iradesiyle yarattığını, hiçbir şeyin şuursuz, kör ve sağır tesadüfe ve tabiata havale edilemeyeceğini, her bir şeyin belli bir kalıba göre yaratıldığını, kendi kendilerine hiçbir vazifeyi göremeyeceklerini, çünkü zerrelerin hem hâkim, hem mahkûm olamayacaklarını; aynı zamanda kendimin de hem yaratılmış olup, kendi kendime malik olayamayacağımı, önce kendin anlayıp daha sonra bu anlayışla Rabbinin yoluna çağır demek istiyor. Ve aynı zamanda güzel bir tebliğ metodu da sunuyor.

Konu dikkate alındığında âyetteki davetin muhatap tarafı, genellikle müslüman olmayan ve İslâm konusunda Hz. Peygamber’le tartışmaya girişenlerdir. Ancak âyette muhatap belirtilmeyip ifadenin mutlak bırakılması, burada genel olarak davet ve tartışma konusunda bir yöntem bilgisinin verildiğini açıkça göstermektedir. Başka bir ifadeyle âyet, farklı seviyelerdeki insanlara yönelik olarak özelde İslâm davetinin, genelde ilmî ve fikrî tartışmaların, eğitim ve öğretimin başlıca yöntemlerini özetlemektedir. Başta İbn Rüşd olmak üzere genellikle müteahhir dönem İslâm âlimleri, düşünürleri ve müfessirlerine göre bu âyetteki hikmet, klasik mantıktaki burhana, “öğüt” (mev‘iza) hitabete, “tartışma” (mücadele) ise cedele tekabül eder. Fahreddin er-Râzî (XX, 138 vd.), tefsirlerde bu âyet hakkında yeterli açıklamaya rastlamadığını ifade ettikten sonra özetle şu bilgileri vermektedir: Herhangi bir görüş ve inanca davet, sağlam delile (hüccet) dayanmalıdır. Bütün deliller genellikle üç başlık altında toplanır: a) Tartışmasız doğru bilgi ve inanç sağlayan kesin delil. Âyetteki “hikmet”le kastedilen bu delildir, bütün bilgi derecelerinin en yükseği de budur; b) Kesin bilgiye değil, zannî işaretlere ve ikna gücüne dayalı deliller. “Güzel öğüt”le de bu kastedilmiştir; c) Bir gerçeği kanıtlamaktan çok, rakibi susturup tartışmadan çekilmesini sağlayan deliller. Buna da cedel denir ve iki çeşidi vardır: Özünde doğruluğu kesin olmamakla birlikte yaygın kabul görmüş bilgiler. Âyetteki “en güzel yöntemle tartış” buyruğu bunu ifade eder. Cedelin ikinci kısmı asılsız öncüllerden oluşur ve buna ancak erdemsiz insanlar başvurur. Râzî’ye göre âyette “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et” buyurulmakla, davetin asıl metodunun bu iki delile dayanması gerektiği ortaya konmuştur. Cedel ise bir gerçeği kanıtlamaktan çok rakibi susturmayı hedef alan yöntemdir. İslâm âlimlerinin önemli bir kısmı cedelin temelinde ne pahasına olursa olsun rakibi susturmak gibi bencil bir duygu gördükleri için bu yöntemi her zaman ahlâkî bulmamışlardır. Konumuz olan âyette tartışmanın en güzel yöntem ve üslûpla yapılması şartının getirilmesi de bu hassasiyeti yansıtmaktadır.

100
74
300
2
3
2
49
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.