Kişinin kendisi ihtiyaç sahibi olduğu halde din kardeşini tercih etmesinin sebebi nedir
Başkaları için özveride bulunma anlamında Kur'an’da geçen bu özelliğe “Îsâr” denir.
Cömertliğin en yüksek mertebesi, kendi ihtiyacı olsa bile başkasını kendisine tercih etmektir. Buna îsâr denmektedir. Îsârın en güzel örneklerini ensar dediğimiz Medineli sahâbîler vermişlerdir. Âyet-i kerîmede onların bu güzel vasıfları dile getirilmektedir.
Kendi ihtiyacın varsa bile, başkasına fedakarlık veya yardım etmek manasındaki ayetin meali şöyledir:
“Daha önceden Medine'yi yurt edinip imanı kalplerine yerleştirenler, hicret edip kendilerine gelen müminleri severler. Onlara verilen ganimet mallarından dolayı içlerinde hiçbir rahatsızlık hissetmezler. İhtiyaç içinde olsalar bile, onları kendilerine tercih ederler. Nefsinin cimriliğinden korunmuş kimseler, işle onlar, kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr, 59/9)
Bir ayetin ve ayetler grubunun nazil olmasına neden olan olay veya olaylar vardır. Bu ayetin inme sebepleri anlamında “esbab-ı nüzul” denilir.
Bu ayetin inmesine neden olan olaylarla ilgili bazı rivayetler vardır. Bunlardan ikisi şöyledir:
a) İbn Abbas (r.a)'dan rivayet olunduğuna göre, Hz. Peygamber aleyhissalatü vesselam Mekke'den hicret eden Muhacirlere sahip çıkan Medineli Ensara şöyle demiştir:
"Eğer isterseniz, evlerinizden ve mallarınızdan muhacirlere bir pay verebilirsiniz. Ben de size ganimette, onlara verdiğim gibi, bir pay veririm. Yok eğer istemezseniz ganimet (fey) onların olur, evleriniz ve mallarınız size kalır.”
Onlar da, "Hayır, bilakis biz onlara, hem evlerimizden ve mallarımızdan vereceğiz, hem de feyde onlara ortak olmayacağız" demişlerdir. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak bu ayeti indirmiş ve böylece, Ensarın Muhaciri kendilerine tercih edişlerinin, mal konusunda zenginliklerinden dolayı olmadığını, aksine kendileri de ihtiyaç ve fakirlik içinde oldukları halde bu fedakârlığı gösterdiklerini beyan etmiştir. (Razi, Mefatih, ilgili ayetin tefsiri)
b) Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre, bir adam Hz. Peygamber aleyhissalatü vesselama gelerek: Ben açım, bittim, dedi.
Allah’ın Resûlü hanımlarından birine haber salarak yiyecek bir şey göndermesini istedi. O da: “Seni peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, evde sudan başka bir şey yok.” dedi. Hz. Peygamber bir başka hanımından yiyecek bir şeyler istedi. O da aynı cevabı verdi.
Daha sonra Resûl-i Ekrem’in öteki hanımları da: "Seni peygamber olarak gönderene yemin ederim ki, evde sudan başka bir şey yok." diye haber gönderince, Resûl-i Ekrem (asm) ashabına dönerek: “Bu gece bu şahsı kim misafir etmek ister?” diye sordu.
Ensardan biri: Ben misafir ederim, yâ Resûlallah, diyerek o yoksulu alıp evine götürdü.
Eve varınca karısına: “Resûlullah’ın misafirini ağırla.” dedi.
Bir başka rivayete göre karısına: “Evde yiyecek bir şey var mı?” diye sordu.
Hanımı: “Hayır, sadece çocuklarımın yiyeceği kadar bir şey var.” dedi.
Sahâbî: “Öyleyse çocukları oyala. Sofraya gelmek isterlerse onları uyut. Misafirimiz içeri girince de lambayı söndür. Sofrada biz de yiyormuş gibi yapalım.” dedi.
Sofraya oturdular. Misafir karnını doyurdu; onlar da aç yattılar.
Sabahleyin o sahâbî Peygamber aleyhissalatü vesselamın yanına gitti. Onu gören Resûl-i Ekrem aleyhissalatü vesselam şöyle buyurdu:
“Bu gece misafirinize yaptıklarınızdan Allah Teâlâ memnun oldu.” (Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr 10, Tefsîru sûre (59), 6; Müslim, Eşribe 172)
Bu ayetin, işte bu olay üzerine nazil olduğu rivayet edilir. (Taberi, Tefsir, ilgili ayetin tefsiri)
Bu ayetin inme nedeniyle ilgili başka rivayetler ve olaylar da olabilir. Zira bir ayetin inme nedeni birden çok olabilir.
Sözlükte “bir şeyi veya bir kimseyi diğerine üstün tutma, tercih etme” manasına gelen “îsâr”, ahlâk terimi olarak “bir kimsenin, kendisi ihtiyaç içinde bulunsa bile, sahip olduğu imkânları başkalarının ihtiyacını karşılamak üzere kullanması, başkasının yararı için fedakârlıkta bulunması” demektir.
Cürcânî îsârı, “kişinin başkasının yarar ve çıkarını kendi çıkarına tercih etmesi veya bir zarardan öncelikle onu koruması” şeklinde tarif ederek, bu anlayışın din kardeşliğinin en ileri derecesi olduğunu belirtir.
Bu âyet münasebetiyle îsâr kavramı tefsirlerde, “âhiret saadetini elde etme arzusuyla başkasının iyiliğini ve mutluluğunu kendine ve kendi zevklerine tercih etmek, başkasının ihtiyacını kendi ihtiyaçlarından daha önde tutmak” şeklinde açıklanıp bir cömertlik derecesi olarak gösterilmektedir. (İbn Kesîr, Şevkânî ilgili ayetin tefsiri)
Kaynaklarda cömertliğin sehâ, cûd ve îsâr olarak başlıca üç derecesi bulunduğu belirtilir.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.