İlk Türk İslam devletlerinin adlî teşkilatlarını göz önünde bulundurarak o dönemde adaletin uygulanması
Bütün davalara bir kişi veya bir mahkeme baksa, ihtisaslaşma olmayacağı için gerçek adalet sağlanamaz. Bir mahkeme hem ticari, hem askeri davalara tam anlamıyla sahip olamaz.
İlk Türk İslam devletlerinde, adli teşkilatın ihtisaslaşmıştır. Askeri, örfi ve sivil davalara bakan teşkilatların ayrı olması adaletin kabaca değil gerçek adaleti sağlamak için hassas şekilde uygulandığını göstermektedir.
“Selçuklularda örfî yargıya darü’l adl (adalet evi) denilir, adaleti sağlamakla kadılar görevlendirilirdi. Askerî sınıfın hukuki davalarına bakan kadıların başındaki görevliye kadi’l eşker, sivil halkın davalarına bakan kadıların başındaki görevliye de kadi’l kudat denilirdi.
Yapısal olarak ikiye ayrılmaktaydı. Bunlar örfi ve şeri yargıydı. Şeri yargıda ; Aile, miras, ölüm ve ticaret gibi konulara değinilmekteydi. Şeri davalarla kadılar ilgilenirdi. Ancak kadıların verdiği kararlara itiraz edilirse Divan-ı Mezalim’de görüşülürdü. Örfi yargıda ise işler toplumsal konulardan biraz uzaktaydı. Burada genellikle ; Askeri, yönetimsel ve mali hukuklarını kapsayan konular görüşülürdü. Başlarında Emir-i Dad bulunurdu ve örfi mahkemelerin ağır siyasi olaylara verdiği kararlar, sultanın başkanlığında özel mahkeme yolu ile hükme bağlanırdı. Fakat ordu mensuplarının davalarına ise kadıaskerler bakmaktaydı, bu kişilere kadıleşke denirdi.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.