Zülfüyâre Dokunmak Deyiminin Anlamı:
1. Hatırlı, güçlü bir kimseyi veya bir makamı gücendirmek, darılmasına yol açmak.
"Hayır artık susmayacağım, zülfüyâre dokunsa da söyleyeceğim her şeyi."
2. Birine zarar veya sıkıntı vermek.
"Söylediklerimiz zülfüyâre dokunsun biraz."
3. Sıkıntı verecek, sorun olacak konulara girmek.
"Zülfüyâre dokunmak lazım gelir bazen, susmakla sorun çözülmüyor."
Zülfüyâre Dokunmak Deyiminin Hikayesi:
Vaktiyle bir delikanlı varmış. Bu delikanlının el bebek gül bebek büyütülmüş, nazlı mı nazlı, alıngan mı alıngan, her lafın altında kapris yapacak bir mana bulan bir sevdiği varmış. Kızın güzelliği dillere destanmış ama gel gör ki alınganlığı da pek çekilmezmiş doğrusu. Bu güzelin saçları lüle lüleymiş. Hele şakaklarından sarkan zülüfleri varmış ki delikanlı güzelliklerinden gözünü alamazmış. Bir gün bukle bukle sarkan bu zülüfleri ipeğe benzetecek olmuş delikanlı. Vay sen misin saçlarına ipek diyen! Kızın suratı sararmış, solmuş.
“Demek benim zülüflerim ipek gibi cansız duruyor öyle mi, aşk olsun sana!” diye gücenmiş. Delikanlı kendini affettirene kadar akla karayı seçmiş. Yine günlerden bir gün delikanlının çenesi durmamış. Bu sefer de esen rüzgâra kafa tutmaz mı! “Bre rüzgâr, dağıtma sevdiceğimin zülüflerini” demiş. Kız hemen buna da alınacak bir şey bulmuş tabii. “Vay vay vay, demek benim saçım başım çok dağınık. Rüzgârı bahane edip bunu yüzüme mi vurmaya çalışıyorsun?” diye sitem üstüne sitem etmiş. Delikanlı yine kendini affettirmek için dökülmedik dil bırakmamış. Günler günleri kovalarken zavallı âşık öyle bir hâle gelmiş ki, “Ne desem zülfüyâre dokunuyor” diye zülüfleri ağzıma alamaz olmuş.
işte böyle, hassas konular hakkında imalı sözler söylendiği, insanların bam teline dokunulduğu, damarına basıldığı durumlarda kullanılır bu deyim.