Geçmişte ve günümüzde bir çok istihbarat servisinin ana hedefi insan davranışlarının kontrolü ve yönlendirilmesi olmuştur. Bu iş beyin kontrol mekanizmaları ile gerçekleştirilmiş ve birçok baskıcı rejimde bu mekanizma hala kullanılmaktadır. Geçmişteki kontrol mekanizmalara göre şimdilerde ne tür ilerlemeler kaydedilip hangi yöntemlerin kullanılmaya başladığını kesin olarak bilinemese de 1970’lerden beri kullanılan yöntemlerin daha da gelişip çeşitlendiğini söylemek mümkündür.
Hangi bayrağın altında yaşıyor olursa olsun, hiçbir insan bilinci suistimal edilemez. Böyle bir işkenceye tabi tutulamaz. Bilincin katlini ve iğfalini hiçbir şey telafi edemez. Buna rağmen maalesef ki insanlar ‘’öldürücü olmayan silah’’ dediğimiz bu tür şeylere maruz kalmaktadır. İnsanları ve kitleleri kendi iradeleri dışında ikna ve telkin etmek için elektromanyetik dalgalar, beyin yıkama seansları ve kimyasallar kullanılmaktadır. En çok uygulama alanı bulan telekinezi de bunlardan biridir.
Yunanca "tele" kelimesi ile "kinesis" kelimelerinden türetilmiş olan telekinezi, uzak hareket anlamına gelmektedir. Canlı ve cansız ne varsa araçlı yada araçsız uzaktan hareket ettirilebilmesi durumunu ifade etmektedir. Telekinezi bir hokus pokus olayı değildir. Bununla yapılan bir tür tasarım yerleştirmesidir. Bununla kişilerin ve kitlelerin, belirli tür eylemlere yönlendirilmeleri sağlanır. İnternet gibi, bir ağ sistemi gibi hareket eden ayna nöronların varlığı telekineziye kapı aralamaktadır. Parapsikologlar olayı psikokinezi kapsamında ele almaktadır.
Beyin kontrolü dediğimiz mekanizmalardan sadece biri ve en zayıf olan telekinezi, bilim kurguda sıklıkla kullanılan bir kavram olmasına rağmen, tartışmalıdır da. Beynin biyoelektrikle çalıştığını ve her şeyin biyomanyetik alanı olduğunu kabul ediyor. Öyle ki , elektromanyetizma ile kişiye yoğun bir şekilde dalga gönderip gerginleşmesi ve başının ağrıması sağlanabiliyor. Bunlardan daha kuvvetli yöntemlerde var ve bunların uzaktan kontrol aracılığıyla insanlarda psikolojik sapmalar yaptırması olasıdır. Zaten elektromanyetik saldırı denilen olayda, havada yayınım yapan elektromanyetik enerjinin belirli bir hedefe yöneltilmesidir. Bu tür insan davranışını etkilemeye yönelik sistemler üzerinde çalışmalar yapıldığına dair bilimsel yayınlar da mevcuttur .
Boğaziçi Üniversitesi Elektromanyetik bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr Selim şeker; ‘ İnsan beynindeki noktalar arasında öyle yerler var ki, bunların uyarılması durumunda kişi, adam bile öldürebilir. Yine aynı yöntemle kişiye uzak bir mesafeden kalp krizi geçirtilebilir’’ diyor. Bir iddiaya göre 5.000 insanımızı kaybettiğimiz, insanın ideolojisi uğruna annesini, kardeşini veya en yakınını öldürmekten çekinmediği sağ-sol çatışmasının arkasında beyin kontrol silahı olduğu ileri sürülüyor. Çip ve beyne sokulmuş elektrotlara ihtiyaç insan beyninin kontrol altına alınması anlamına gelen beyin kontrol silahı, uzmanlara göre verilen telkinlerle istenildiğinde insanı terörist haline sokabiliyor. İnsana, ruhsal ve bedensel acı yaşatabilen bu sistemin 1980 öncesi Türkiye üzerinde kullanıldığı iddiası ise dehşet verici . ( 1 )
Bu gerçeklere rağmen kimilerinin görmediğim şeye inanmam(!) gerekçesi ile reddettiği yada ilgilenmediği beyin kontrolleri ve özellikle telekinezi hayatın bir çok alanında uygulanabilmektedir. Elbette ki zihin, nefis yada ruh gibi fiziksel olmayan şeylerin varlığını kabul etmeyenlerin bunu da kabul etmemeleri doğaldır. Onlar kabul etmeye dursun, 1955 yılından başlayarak bu tekniklerin harp sahasında kullanılması ve geliştirilmesi için Amerikan Araştırma Enstitüsü (AIR) çalışmalara başlamıştı bile. Üstelik çalışmalarını Aralık 1965 yılında psikolojik harpte kullanılmak üzere Psikolojik Fenomenler adı altında yayınladı . İlk sistematik telekinezi uygulamaları MK-ULTRA Projesi olarak ABD de Vietnam Savaşı sırasında, 1960’larda yapıldı. Üstelik bir iddia olarak söylense de telekineziyi gerçekleştirdiğini ifade edenler arasında öne çıkan kişilerin Rusyalı Nina Kulagina ve İsrailli Uri Geller’in olması da önemli bir noktadır.
Telekinezi deneyimleri bugüne kadar iki şekilde ölçülmeye çalışılmış. Birincisi laboratuar ortamında beyin dalgaları okunarak, ikincisiyse çeşitli ortamlarda denekler üzerinde çalışarak. 1934’de J.B. Rhine’ın bu konuda yetenekli insanlar üzerine yaptığı deneyde, insanlar sadece zar atarak istedikleri rakamı tutturmaya çalışmış. Yüzde 85 oranında başarı yakalanmış.1968’de Moskovalı medyum Mikhailova, bir akvaryum içinde yumurtanın sarısını beyazından ayırmış ve daha sonra tekrar birleştirmiş, bunu kameraya alan bilim adamları herhangi bir hile bulamamışlardı. Mikhailova başka bir deneyde kurbağaların kalp atışlarını kontrol etmişti.(2)
Telekinezide, hiçbir ‘aracı’ olmaması esastır . Buna karşın geçmişte bazı despot rejimlerin yaptığı insanlık dışı deneylerde kobay olarak kullanan insanlarda çipler, ilaçlar ve kimyasallarla telekinezinin gücü arttırılmaya çalışılmıştır. Bu tür bilinen önemli psikolojik operasyon örneklerinden biri Hasan Sabbah’tır. Haşhaşi tarikatı diye isimlendirilen bu yapılanmadakiler kullanacakları eroin ile cennete gideceklerine inandırılmış ve daha ölmeden(!) cennet kendilerine gösterilmiştir. Bu insanlar liderlerine kayıtsız şartsız itaat ederek gerçekleştirecekleri intihar saldırıları ile cennete gideceklerini sanmışlardır.
Günümüzde en çok duyulan terimlerden biri olan Telegram ise, beyin kontrol operasyonlarının genel ismidir. Beynin belirlenmiş noktalarına uyarılar verilip davranış değişikliği oluşturma prensibine dayanır. Telegrama maruz kaldığını düşünen mağdur insanların sayısı bir hayli fazladır. MOSSAD, NASA ve CIA bu konularda detaylı çalışmalar yapmaktadırlar.
Fertlerin ve toplumların davranışlarını uzaktan kontrol altına almak üzere yapılan bu çalışmaların amacı, bilinçleri etkileyerek onları yönlendirmek, sorgulamayan ve düşünmeyen insan robotlar haline gelmelerini sağlamaktır. Kimileri bunların bir safsata olduğunu iddia etse de günümüzde mahkemelerde sanıkların, cezaevlerinde mahkumların ve toplumu yönlendirmeden güçlü liderlerin telekineziye muhatap olması an meselesidir. Bu sebeple insanların düşünme yetilerini ve akıl sağlığını etkileyen olumsuz faktörler çok iyi araştırılmalı ve önlemler alınmalıdır. Sorgulamadan ve karşılaştırma yapmadan sunulan bilgileri öylece kabullenip , ta baştan beynin kontrolünü başkalarına teslim edilmemelidir. Benden söylemesi !
1 ) www.gizliilimler.tr.gg / Önsel Önal
2 ) www.aksam.com.tr / Kaan Kavuşan / 23 Haziran 2013