İnfak; hem Allah yolunda harcamak hem de nafakalandırmak; tüketim maddelerini sağlamak anlamındadır.
İnfâk sözcüğü geçen ayetlerde hangi anlamın tercih edileceği, ayetin bulunduğu pasajdaki söz akışından belli olmaktadır. Bazı ayetlerde her iki anlam da dikkate alınmalıdır. İnfak, şükürdür, yani Allah’ın lütfünden verdiği değerlerin karşılığının ödenmesidir. Ki bu görev ifa edilince Rabbimiz eksiltmediğini artırdığını, artıracağını bildirmiştir.
Sadaka, kamu hizmeti karşılığı (İstifade teorisi) veya duruma göre el koyarak (İktidar teorisi) kamuya gelir olarak alınan değerlerdir; vergilerdir.
Sadakaya, müminlerin Allah’ın emirlerine uymadaki sadakatlerini gösterdiği için “sadaka” denilmiştir. Çoğulu sadakât’tır.
Sadaka; mümin, Müslüman, münafık, Yahudi vs. tüm vatandaşlardan alınır. Zekâtı ise sadece müminler verirler. Zira müminlerin devletinin varlığına, ayakta tutulmasına dış destek gelirse iğfâl gerçekleşip o devlet yozlaşmaya mahkûm olur, devleti varlığı ve bekası, fertlerin özgürlüğü tehlikeye girer.
Zekât sözcüğü de bu kökten gelmektedir. Yukarıda belirttiğimiz gibi, zekât”, salâh; bir şeyin en iyi, en temiz, en düzgün hali” anlamına gelmektedir. Terimsel anlam olarak ise “Zekât”, “Müminlerin devletinde, devletin, var olması, ayakta durabilmesi, salâtın ikame edilebilmesi (maddi ve manevi desteğin ve güvenliğin sağlanabilmesi) müminlerin iman borcu, kulluk görevi olarak verdiği vergi”dir.
Zekât, müminlerin bağımsız bir devlet ortamında tüm ibadetlerini özgürce yapmalarını sağlayarak, müminlerin manevi temizliğini sağladığı, onları kusursuzlaştırdığı ve bu ibadeti yaparken, kişiyi mal, mülk evlat tutkusundan arındırdığı, kişileri, günah, cimrilik kirinden arındırıp malda berekete sebep olduğu için bu vergi ibadetine “zekât” denilmiştir.