Ödev cevabı kısaca Yunus Emre;
- 1241 yılında doğmuştur.
- Anadolu’da yaşamış ve Türkçe şiirin öncüsü olmuştur.
- Şiirlerinin teması kardeşlik, hoşgörü ve beraberliktir.
- Tasavvuf edebiyatının öncülerindendir.
- Aruz ölçüsünde şiirler yazmıştır. Risalettün-Nushiyye ve Divan isimli iki eseri vardır.
- 1320 yılında vefat etmiştir.
Yunus Emre'nin hayatı
Doğum tarihi hakkında çeşitli görüşler bulunan şair Sarıköy'de doğdu. Şiirlerinden onun güzel bir tahsil gördüğü anlaşılıyor. Medrese tahsilinden sonra tasavvuf yoluna giren Yunus Emre, Taptuk Emre'ye derviş oldu. Anadolu'nun pek çok iline, Suriye ve Azerbeycan'a gitti. 1320'de 82 yaşında öldüğüne dair bir kayıt bulunmuştur. Şairin Anadolunun pek çok yerinde türbesinin bulunması, onun ne denli benimsendiğini gösterir.
Destansı Yaşamı
Yunus Emrenin yaşamı halk arasında söyle anlatılmaktadır: Yunus Emre küçükken okula gitmiş ama alfabeyi bir türlü öğrenememiştir. Bunun üzerine okulu bırakıp köyünde çiftçilik yapmaya başlamıştır. İlerleyen yıllarda kıtlık olur. Yunus ta kıtlıktan etkilenir. Kırşehire yakın Sulucakarahöyükte Hacı Bektaş Veli adlı biri olduğunu ve kapısına gelen ihtiyaç sahiplerini eli boş göndermediğini duyar. Bunun üzerine Hacı Bektaş Velinin yanına gitmeye karar verir. Yolda giderken eli boş gitmemek için alıç toplar. Hacı Bektaş Velinin dergâhına varır. Hacı Bektaş Veli, Yunusun samimi ve saygılı davranışlarından çok memnun kalır. Yunusun buğday için geldiğini öğrenince “Sorun bakalım buğday mı ister, himmet mi?” der. Bu sözleri duyan Yunus ” Ben himmeti ne yapayım, karın doyurmaz ki, bana buğday gerek,” der. Buğdayını alan Yunus yola çıkar.
Yolda giderken buğdayı aldığına pişman olan Yunus, geri döner. Hacı Bektaş Velinin huzuruna çıkar ve buğdayı istemediğini himmet istediğini söyler. Hacı Bektaş Veli “O söylediğin artık geçti biz o anahtarı Taptuk Emreye verdik,” der. Yunus, bunun üzerine Taptuk Emreyi bulmak için yola çıkar. Taptuk Emreyi bulur ve ona durumu anlatır. Taptuk Emrenin dervişi olur ve dergâha odun taşımakla görevlendirilir. Kırk yıl odun taşıdığı dergâha bir tek eğri odun getirmez. Sebebini soranlaraysa “Bu kapıdan içeriye odunun eğrisi bile giremez,” der. Taptuk Emre kızını Yunus ile evlendirir ama Yunus şeyhinin kızına kendisini layık görmediği için kıza elini sürmez. Onun tek amacı erenler mertebesine ulaşmaktır. Yunus bir türlü erenler mertebesine ulaşamadığını düşünüp, üzülür ve Taptuk Emrenin yanından ayrılır.
Taptuk Emreden ayrı geçirdiği zaman içinde başından geçen bazı olaylar sonucunda Yunus istediği mertebeye ulaştığını anlar. Tekrar Taptuk Emrenin yanına döner ama Taptuk Emreye mahcup olduğu için önce karısı ile görüşür. Şeyhinin kendini affetmesini ister. Kadın “Bilirsin gözleri görmez, sen kapının eşiğine yat. O sabah namazına kalktığında ayağı sana dokunur. Bu kim diye bana sorar. Ben de Yunus, derim. Eğer hangi Yunus derse ses çıkarmadan çek git. Yok, eğer bizim Yunus mu derse, kalk şeyhinin eline sarıl,”der. Kadının dediğini yapan Yunus şeyhinin “Bizim Yunus mu?” sorusu üzerine kalkar şeyhini ellerine sarılır. Bu olaydan sonra da Yunusun hayatını kaybettiği söylenir.
Yunus Emre'nin sanat yaşamı
Yunus Emre sanat yaşamında halka, halkın dili ile hitap etmiştir. Yani Türkçeyi çok güzel kullanmıştır. Öz Türkçe ile eserler vermiştir. Bu da Yunusun her zaman okunup anlaşılmasında önemli bir rol oynamıştır. Yunusun şiirleri tasavvuf ağırlıklıdır. Tasavvuf; ruhunu temiz tutmak, Allah sevgisini kalbinde yaşamak, Allahı öylesine sevmektir ki cennet için değil, onun sevgisine erişebilmek için uğraş vermek, ömrünü bu yola adamak demektir. İşte Yunus şiirlerinde genellikle bu konuları işlemiştir. Onun hoşgörüsü de çok önemlidir. “Yaratılmışı hoş gördük, yaratandan ötürü,” diyebilecek olgunluktadır. Yunus Emre bir halk şairi değil halkın şairidir. Öylesine çok sevilmiştir ki Anadolunun çeşitli yerlerinde adına anıt mezarlar yaptırılmıştır. Aruz ölçüsü ile de şiirler yazmıştır ama onun en güzel şiirleri hece ölçüsü ile yazdıklarıdır. Yunus Emre’nin “Risalettün- Nushiyye” ve “Divan” olmak üzere iki eseri vardır. Eserlerine başka âşıkların eserleri karıştıysa da sonradan bunlar ayıklanmıştır.
Şiirlerinden Bir Örnek Verecek Olursak:
Aşkın aldı benden beni,
Bana seni gerek seni.
Ben yanarım dün ü günü,
Bana seni gerek seni.
Ne varlığa sevinirim,
Ne yokluğa yerinirim,
Aşkın ile avunurum,
Bana seni gerek seni.
Aşkın âşıklar oldurur,
Aşk denizine daldırır,
Tecelli ile doldurur,
Bana seni gerek seni.
Aşkın şarabından içem,
Mecnun olup dağa düşem,
Sensin dünü gün endişem,
Bana seni gerek seni.
Sufilere sohbet gerek,
Ahilere ahret gerek,
Mecnunlara Leyla gerek,
Bana seni gerek seni.
Eğer beni öldüreler,
Külüm göğe savuralar,
Toprağım anda çağıra,
Bana seni gerek seni.
Cennet cennet dedikleri,
Birkaç köşkle birkaç huri,
İsteyene Ver anları,
Bana seni gerek seni.
Yunus’dürür benim adım.
Gün geçtikçe artar odum.
İki cihanda maksudum,
Bana seni gerek seni.