İnsan zihni bazı kavramları zıddıyla kavrayabiliyor. Görmediğine, duymadığına ve tatmadığına yok diyebiliyor. Yokluğu tanımlamak için başka bir varlıktan yardım alıyor. "O madde burada yok" diyor ama kendi başına yok kelimesi çok yavan kalıyor.
Kimisi hiçlik anlamında da kullanıyor bunu. Yokluk diyor kaybettiklerine. Hata ettiğini varlıkla anlıyor. Oysa ki, hiçbir şey, sonunda yok olsun diye yaratılmış değildir. Varken de yok olmayacaktır.
Yokluk, nesnel yokluğun varlığını belirten somut bir kavram değildir. Hele ki, varlık’ın tam tersi olan durum hiç değildir. Ölümün yokluk değil bir mekân değişikliği olması gibi, varlığın aynasıdır yokluk. Zira Allah yoktan var edendir.
Yokluk kimi zaman büyük varlık, varlık kimi zaman da büyük yokluk olur. Varlığın kendisinde emanet olduğunu bilene, yokluk elbisesi ne güzel yakışır.
Mevlana der ki "Varlık elde etmek için yokluk gerek. Mimar ev yapmak için boş arsa arar. Marangoz ahşap işi yapmak için ham tahta arar. Saka su satmak için susuz ev arar. Yokluğa dikkat et, onda çok hikmetler vardır.”
Varlığın oluş nedenlerindendir yokluk diye dilimizde pelesenk ettiğimiz şey. Varlığı güzelleştiren, ona paha biçilemez bir kıymet verendir. Merhum Cemil Meriç’in "her şeyin yokluğunu çekmeli insan. yokluk varlıktan daha görkemli ve daha anlamlıdır’’ sözü buna işaret bir yön levhası hükmündedir.
İnsanoğlunun zihninde cenk eden devingen bir kavram yokluk. Avucumuzdaki sızıya benzer. Bir günü bir ömür gibidir. Bu yüzdendir ki, varlık içinde yaşamaya alışan, yokluğu bile varlıkla kıyaslayarak anladığını zanneder. Oysa, sadece varlığından haberdar olduğu şeylerin yokluğunu hissedebilecek kadar acizdir ama bunun farkında değildir.
Varlığın külliyatıdır yokluk. Yokluk olmadan düşünceler gün yüzüne çıkmaz. Yüklemsiz cümle olmayacağı gibi, düşünceler de yokluk kavramının anlaşılması ile meydana gelir. İçli haller boy verir varlığın ansızın yokluğunda.
Taze ekmeğin olmayışı değildir yokluk, o ekmeği bölüp verecek evlat bulamamaktır. Bir sofrada sadece bir çeşide uzanmak değildir yokluk, eksilmiş bir tabağı yerine koyamamaktır. Yeni bir döşeğin olmayışı değildir yokluk, o döşeğin başına gidip bir yavruyu güzel bir güne uyandıramamaktır. Yırtılmış bir gömleğe yama değildir yokluk, o gömleği yıkayıp güneşe serememektir. (1)
Yokluk varlığa açılan bir kapı gibidir. Yokluğu fark etmek için varlığın bilincinde olmak gerekir. Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi " Yokluk, o donduran buz, o söndüren karanlık; Büsbütün bilgisizlik ve tam bir unutkanlık..’’
Yokluğun bildiği varlığın kıymetini bilir insan. İşte o zaman mutlak hakikatleri yüklenebilecek bir nokta haline gelir . Bu nedenle varlığın içinde yokluğu yaşayamayanlara inat, yokluğun içinde varlığı yaşamak gerekir. Aksi halde yokluğun evinde selamete ermek çok zordur.
1) www.gercekhayat.com.tr / Esra ELÖNÜ