Yaşanılan mekânlar insanların sosyal ilişkilerinde doğrudan etkilidir. İnsanoğlu bir çevrede doğar, büyür, gelişir ve ömrünü doldurduğu anda da hayatına veda eder. Bu durum bir kaderdir, bütün insanlık için geçerli olan. Ömür olarak tecelli eden bu kaderi değiştirmek, insanoğlunun kendi elinde değildir. Yazgıyı (kaderi) ancak yazan irade değiştirebilir. Bu gerçeğin hükmünü icra ettiği hayatta, insanoğlunun mutluluğu, kısa ya da sınırlı ömründe yaptığı amellerle ilgili bir durumu ifade eder.
Burada çevreden kastımız tabiat (dağlar, ovalar, göller, sular vb. unsurlar) ve diğer fiziki koşullardır. Çevre, insanın hayatı açısından son derece önemli ve stratejik bir unsurdur. Bu bağlamda çevre, ana veya yar kucağı ya da bir dost ocağı olarak kabul edilebilir, insanı ısıtan ya da kuşatan. Çevre, koruyan ve kollayandır mazlumu. Aslında insanoğlunun sığındığı bir liman, derdini yanarak teselli bulduğu bir mekândır, çevre. Özellikle duygusal boyutu çok yüksek olan Türk insanı; derdini ona yanar, şikâyetini ona yapar ve kendisini onun engin atmosferine bırakır dinlenmek için. Kısacası çevrenin, bütün insanlar için özel bir yeri veya önemi vardır.