Kayseri yöresine ait olan bir türkü olarak bölge halkının maddi imkansızlıklar içinde olmasının konusuna etki ettiği bir türküdür. Maddi imkansızlıklar, gençlerin evlenmesini de engelliyordu. Gençler evlenemiyor ve köylerinde hiç düğün yaşanmıyordu. Nasıl olduysa bir cesaretle evlenmeye teşebbüs eden iki genç nişanlanmışlardır.
Nişanlılık yıllarında İstanbul’a giderek çalışmaya başlayıp para biriktirmeye çalışmışlardır. Ardından iki sene geçince düğün yapabilmişlerdir. Kayseri’de düğün yapmanın yolları olarak İstanbul’a gidip çalışmak olarak anlaşılmıştır. Düğün yapan gençlerden biri de evlendikten sonra geçim sıkıntısına düşünce İstanbul’a gitme kararı almıştır.
Karısını ikna edememiş ve tek başına gurbete gitmiştir. Karısını geride bırakmasıyla araya hasret girmiştir. Kadın gitmediğine çok pişman olmuştur. Aradan zaman geçtikçe kocasına ulaşamaz olmuştur. Annesinin ölümü ile köyde yalnızlaşması iyice ağıtlar yakmasına neden olmuştur. Bu türküyü de yaktığı ağıtlardan biri olarak söylemiştir.
Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun türküsünün sözleri şu şekildedir:
Yarim İstanbul'u mesken mi tuttun
Gördün güzelleri beni unuttun
Sılaya dönmeye (gelmeye) yemin mi ettin
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
Yarim sen gideli yedi yıl oldu
Diktiğin fidanlar meyveyle doldu (meyvalar verdi)
Seninle gidenler sılaya döndü
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
Yarimin (Ağamın) giydiği ketenden gömlek
Yoğumuş dünyada öksüze gülmek
Gurbet ellerinde kimsesiz ölmek
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
İğde çiçek açmış dallar görünmez
Dağlar diken olmuş kervan oturmaz
Benim bağrım yufka sitem götürmez
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
Ahmet Gazi Ayhan - Kayseri