Kendi kendini tamir etmek vücudumuzun en büyük özelliğidir. Bu özellik olmasaydı birçok hastalıklardan, yaralardan kurtulamazdık. Bütün organlarımızın çalışması dokularımıza bağlıdır. Kanın önemi yalnız besinleri taşıması, artıkları alması değil, taşıdığı kimyasal maddelerle de organlarımıza hayat vermesidir. Organlarımız ancak hücrelerimizle dokularımızın tam bir düzen içinde çalışması sonunda sağlam iş görebilir. Bunun yanısıra biz de sağlam bir vücut kazanırız.
Bir yerimiz yanınca, yaralanınca, her hangi bir şekilde zarara uğrayınca organizma hemen bu yeni duruma uyar. Uğranan zararı gidermek için, organizma hemen kendi kendine tedbirler almaya, bu tedbirlerden kimisini önce, kimisini sonra olmak üzere sıralamaya bile başlar. Bir atardamar kesilip de kan fışkırarak akmaya başlayınca, kan basıncı azalır, hasta baygınlık geçirir, kanama azalır. Daha sonra yarada bir kan pıhtılaşması olur, kandaki fibrin maddesi damarın parçalanan bölümünü örer, kapatır. Artık kanama durmuştur.
Vücut küçük bir bağırsak yarasını, hiçbir tedaviye ihtiyaç bırakmadan, kendi kendine tamir edebilir: Önce yaralanan yer hareketsiz kalır; sanki o bölge geçici olarak felce uğrar. Bu hareketsizlik dışkının karın boşluğuna akmasını önler. Sonra bağırsağın bir başka bölümü yaranın üstüne doğru gelerek oraya yapışır. Böylece, 4-5 saat içinde yara kapanmış olur.
Kendi kendine iyileşen kırıklar bile vardır. Bu gibi durumlarda, kan dolaşımı hızlanır, kan o yaralı bölgeye daha çok besin taşımaya başlar. Bu çalışma sonunda, kırık kemiğin yanındaki kaslar kıkırdak yapmaya koyulur. Böylece, ilk önce, kıkırdak kemiğin kasa değip onu zedelemesini önler; sonra da, kıkırdak yavaş yavaş sertleşip kemik olur, kemiğin kırılan yerini tamir eder.