“Her Şeye Sahip Kadınlar” yazım, bazı okurlar tarafından sert bulunmuş. Yazıyı tekrar okudum, evet kabul etmeliyim ki üslupta bir sertlik var. Sanki birine kızmışım da ona söylüyormuşum gibi. Bir kişiye söylemedim o sözleri pek çok kadına söyledim oysa.
Yazıyı yazarken kimseye öfkeli değildim. Uzun zamandan beri aklımda olan bir konu idi. Sadece bir kişi üzerinden bir yazı yazmam çok yanlış olur fakat çoğu zaman konuyu tetikleyen birileri olur. Bazen bir e-posta, bir telefon ya da derdini dinlediğim birisi. Konu tetiklendikten sonra o konu ile ilgili bildiğim, duyduğum, gözlemlediğim pek çok şey gelir aklıma ve bunun üzerine yazarım.
Her şeye sahip kadınlarla ilgili o kadar o kadar çok şey geldi ki aklıma, yazı çok uzun olmasın diye bir dizi halinde yazmaya niyet ederek başladım. Tabii yazı dizisi sadece kadınlarla ilgili olmayacak. Sahip kadınların anneleri, kocaları, çocukları ve kayınvalideleri de dizinin içinde olacak.
Tamam bir kadın her şeye sahip olmak istiyor da, bu kadının kocası “Ne oluyor uleyn” demiyor. Kendini kadına teslim ediyor ya da ediyormuş gibi yapıyor? Bunlar ayrı ayrı yazı konusu; yavaş yavaş yazacağım inşallah.
Feministliği bırakmamda, her şeye sahip bir kadının ciddi bir etkisi vardır. Dönüşümümde üç önemli etken vardı. Birincisi özel, ikincisi üniversitede “Kadın Psikolojisi” dersi, üçüncüsü de boşanmaya karar vermiş, tanıdığım bir hanımdı. Benim fikrimi almak için gelmişti. (Sekiz yıl kadar önceydi. Hâlâ evli)
Kendini de kocasını da biliyorum. Çok beyefendi kibar bir kocası var. Kendi de tahammül edilmesi oldukça zor bir kadın. Boşanmayı isteme sebeplerini anlatıyor, dinliyorum, dinliyorum adama kusur bulamıyorum; hatta nasıl bu kadına tahammül ediyor diye şaşıyorum.
Kadın küçük küçük meseleleri kocaman kocaman problem yapmış, adama dünyayı zehir etmiş. “Kusura bakmayın da, ben kusuru eşinizde değil sizde gördüm. O sizin köleniz değil, her dediğinizi yapmak zorunda da değil.” dedim.
Önce bir bozuldu, durdu, yutkundu “Ama yıllardan benim her dediğimi yaptı; ben buna alıştım, şimdi yapmayınca sinirleniyorum.” dedi. Adam emekli olunca biraz özgürlüğünü ilan etmiş, yıllarca yapmaya fırsat bulamadığı şeyleri yapmaya başlamış fakat bunlar aile huzurunu etkileyecek şeyler değil. Kadın bunları yapmasını istemiyor. Sadece onun dediklerini yapsın istiyor.
Fakat bu kadın kocası her dediğini yaptığı zamanlarda geçmişte de mutlu olmamış. Normalde adam günümüzde pek çok kadının erkeklerden beklentisi olan şeyleri vermiş kadına; romantik bir adam, işi var, yakışıklı, kibar, fakat kadın yine mutlu olmamış. Neden? Tabii bu bir tek misal değil, etrafımızda daha pek çok misali var.
Kadın gittikten sonra “Biz kadınlar gerçekten ne istiyoruz? ” diye konuya epey bir kafa yormuştum.
Bu konu ile ilgili elimde çok malzeme var. Dediğim gibi sadece kadınları değil; oğullarını, kocalarını ve annelerini de yazacağım inşallah. Yazmak benden; katılırsınız, katılmazsınız yorumlarla fikrinizi söylemek de sizden.
Ayrıca kadınların hatalarını söylemem, neden erkekleri savunuyormuş gibi algılanıyor, anlayamıyorum. Oysa erkeklerin hatalarını yazdığımda kimse kadınları savunuyorsunuz demiyor. İlginç.
Not: Çok soruluyor “Özel danışmanlık yapıyor musunuz?” diye, yapmıyorum; bunun için zamanım yok. Bir dönem yaptım, evet, yaptığım zamanlarda gördüklerimi saklamadım ve oldukça sarsıcı şekilde söyledim.(bir yorumcu arkadaşa cevap olarak)
Danışmanlık yapan kişi nasihat vermez; kişiyi görmediği ya da görmek istemediği şeylerle yüzleştirir. Bu yüzden üslubun çok yumuşak olması faydadan çok zarar getirebilir. İlerleme kaydedemezler.
Ve bunu yaparken arkadaşımmış, akrabammış, sevdiğim biriymiş diye bakmam olaya. Benim fikrimi soruyorlarsa, bir bilen olarak soruyorlardır ve ben de kişiden değil, hakikatten yana olmaya çalışır ve gerekli soruları sorar ve gördüklerimi söylerim. Yapıp yapmamak onlara kalmış.
Bazen yazıda da okuyucuyu sarsmak için sert bir üslup kullanabilirim. Okumak, okumamak size kalmış demiyorum, siz yine bir uyarın; belki üslubu değiştiririm, bir sonraki yazıda:) Fakat her yazı için söz veremem.