Ülkemizde üniversitelerin sayısı her ilde devlet ve birçok ilde vakıf üniversiteleri olmak üzere 180’e dayandı. Hedef üniversite sayısının 250 olduğunu düşünürsek 70 üniversitenin daha açılması gerekmektedir. Çok sayıda üniversitenin olması ve üniversite kontenjanlarının son dört yılda yaklaşık %10 oranında her yıl arttırılması ülkemizde üniversite mezunu oranı olan %12’yi yükseltmeyi hedeflemektedir. (2014 yılında Devlet ve Vakıf Üniversitelerinde açılan, kapanan ve kontenjanı değişen programların toplam kontenjana etkisi 4.572 kontenjan artışı olarak gerçekleşmiştir. TÜİK’in Nisan 2013 eğitim verilerine göre Türkiye’de 15 yaş ve üzeri okuma yazma bilmeyenlerin oranı % 5.08. Çeşitli kampanyalarla ‘okumaz yazmaz’ nüfusu azaltılmaya çalışılırken, yükseköğretim ve üstü okul mezun oranı % 11.77 olan ülkemizde yüksek lisans ve doktora mezun oranları ise düşük kalmıştır.)
Batılı ülkelere baktığımızda üniversite mezunu oranının % 37’lerin üzerinde olduğunu görmekteyiz. Bu oranın oldukça gerisinde olmamız çokta iç açıcı bir durum olarak karşımıza çıkmamaktadır. Her yıl üniversite kapısına gelen 2 milyon gencin yarısının üniversitelere yerleşiyor olması üniversitecilik adına sayısal olarak daha çok yapacak işimizin olduğunu göstermektedir.
Sayısal veriler penceresinde üniversite gerçeğine birde nitelik açısından bakacak olursak; yeni açılan devlet veya vakıf üniversitelerinde iki bölümlük üniversiteler olduğu gibi, bölümlerinde üç hoca olan üniversitelerde mevcuttur. Üniversite açmak veya kurmak üniversiteye alınan öğrenciye ufuk açmak niyetiyle olmalıdır. Hem bir akademik bakış hemde iş dünyasına hazırlık sürecini içermelidir. Küçük illerde kurulan üniversitelerin web sayfalarını incelediğimizde bölümdeki hoca sayılarının ve akademik unvanlarının oldukça yetersiz olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalmaktayız. Bu durum bazı büyük şehirlerdeki üniversitelerde ve bölümlerde de karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra bazı bölümlerin tercih edilmemesi ve kontenjanlarının boş kalması gerçeği de son yıllarda karşımıza çıkmaktadır. Üç beş öğrenci alan bölümleri gerek devlet gerekse de vakıf üniversitelerinde görmek mümkündür.
Üniversiteler yeni dönem ile alakalı olarak bölüm ve kontenjan belirleme planlamalarını yeniden gözden geçirmeli ve kontenjan belirlerken iş dünyasının verilerinde hareket edilmelidir. Burada istediğimiz ama bir türlü istenilen düzeyde gerçekleşemeyen üniversite sanayi işbirliğinin tekrar ele alınması gerektiği düşüncesindeyim.
Üniversitelerin yetişmiş ara ve ana eleman ihtiyaçlarını ve beşer yıllık hedeflerini kamu ve özel sektör iş birliği ile belirlemeli ve sektörün ihtiyaçları güncellenerek üniversitelerle işbirliği yapılmalıdır. Hatta daha ileri gidilerek üniversitelerin bölüm ders içerikleri ile alakalı çalışmalar bile yapılmalıdır. Bir ilde veya bölgede bulunan üniversiteler ile iş dünyası birlikte hareket etmelidir. Bunu hayata geçirmek için proje tabanlı çalışmalar yapılmalıdır. Gerekirse öğretim görevlisi olabilecek birikimde olan iş dünyası çalışanları üniversitelerde derslere sokulmalıdır. Bunun yanı sıra akademisyenler sektörden kopmadan sanayi kuruluşları ile birlikte çalışabilmelidir. Eğitim fakülteleri okullarla projeler üretmelidir. Mühendislik fakülteleri de alanları ile alakalı çalışmalar yapabilmelidir.
Yukarıda bahsettiğim konularla alakalı olarak üniversitemizde sektörel eğitim çalışması (SEÇ) ve sonrasında Markalı Kariyer Eğitimi (MARKEM) kapsamında öğrencilerimizi sektörle bir araya getirme adına büyük çalışmalar ortaya konmaktadır. Üniversitemizin iş dünyası koordinatörlüğü ve kariyer merkezi iş birliğinde fakültelerle yapılan çalışmalar öğrencilerin mezun olduktan sonra ben ne yapacağım sorularını sormamaları hedeflenmektedir. Fakültelerin bu süreci öğrencileri ile birlikte yönetmeleri üniversite öğrencisinin mezuniyet sonrasına çok iyi bir hazırlık yapmasına sebep olacaktır.
Üniversite yılları iş dünyası gerçeğinden bağımsız olarak düşünülemez. Gerek akademik kariyer yapmak isteyen gerekse de hemen iş hayatına atılmak isteyenlerin üniversite yıllarını çok anlamlı değerlendirmeleri gerekmektedir. Üniversiteye yeni başlayan bir öğrencinin önündeki yılların tamamı ile alakalı olarak bir planlama yapmalıdır. Üniversitelerin kariyer merkezleri 4.sınıfa gelindiği zaman uğranan değil başlangıcından beri irtibat halinde olunan bir yer olmalıdır.
İlk yıllarda kendini tanıma potansiyellerinin farkına varma ve kişisel gelişimini sağlama yılları olarak değerlendirilirken sonrasında meslek ve iş dünyasının beklentileri ışında hayata hazırlanma yılları olarak değerlendirilmelidir. Her öğrenci okuduğu bölüme severek ve isteyerek yerleşmiş ise o bölümü en kısa zamanda bitirmeyi hedef edinmeli ve mezuniyet ortalaması yüksek tutmaya çalışmalıdır.
Okuduğunuz bölümü sevmenin sonrasında paralelinde daha verimli pozisyonlarda çalışma sonucunu doğuracağı bilgisinden hareketle ya okuduğunuz bölümü sevin yâda sevdiğiniz bölümde okuyun. İş dünyası mesleğini severek ve isteyerek yapan ve yaptığı işten mutlu olan mezunları bünyesinde daha çok çalıştırmak ister. Bunu üniversite yıllarınızda çözümlemeli, bunu çözümlerken ve bu yolda yolculuk yaparken bir koç, mentor veya bireysel kariye danışmanlığı eşliğinde yapmalısınız. Üniversitemizin kariyer merkezi bünyesindeki bireysel kariyer danışmanlarınızdan istifade ederek üniversite yıllarınızın en verimli bir şekilde geçirmenizi temenni ediyoruz.
Bu çerçeveden hareketle eğitim öğretim dönemlerinin başlangıcında her kurumun bir akademik takvimi olduğu gibi her bireyinde senaryolaştırılmış bir aylık ve haftalık planı olmalı ve bu plan çerçevesinde üniversite yıllarını çok iyi bir şekilde değerlendirmelidir. Bittiğinde içinde keşkeler barındırmayacak cümleleri kuracağımız güzel yıllar yaşamak için yeni eğitim ve öğretim döneminde tüm öğrencilere başarılar dileriz.