İlk Türk devletlerinde kadınlara her zaman büyük değer verilmiş, kadınlar siyasi ve idari işlerde üst kademelerde görev almışlardır. Hun İmparatoru Mete Han’ın eşinin, Çin devleti ile yapılan anlaşmada devlet adına imza atması ve Mete Han’ın Çin ordusunu kuşatmış olmasına rağmen eşinin telkinleriyle kuşatmayı kaldırması, ilk Türk devletlerinde kadının rolünü ifade etmesi açısından önemlidir.
Ayrı sarayları bulunan hatunlar devlet meclislerine katılır, bazen de yabancı elçileri kabul ederlerdi. Çin elçilerinin kabulünde Kök Türk hatunları da hazır bulunurdu. Attila’nın hatunu Arıkan, sarayda çok güzel ve gösterişli bir köşkte oturur, kendisine hediyeler sunan yabancı elçilerle görüşmelerde bulunurdu. Orhun Yazıtları’nda; “Yukarıda Türk Tanrı’sı, mukaddes yeri ve suyu öyle tanzim etmiştir. Türk milleti yok olmasın diye, babam İlteriş Kağan’ı ve annem İlbilge Hatun’u göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmıştır.” denilmektedir. Bu metne göre Tanrı, yeryüzüne kurtarıcı olarak hem kağanı hem de eşini göndermiştir.
Kök Türk ve Uygurlarda kağanların eşleri de devlet yönetiminde söz sahibiydiler. Buyruklara hem kağan hem de hatun adına imza atılırdı. Bütün bu yaşananlardan anlaşılacağı gibi Türklerde kadınlar devletin en üst kademesinde de söz hakkına sahipti.
Türkler, önem verdikleri ve kutsal saydıkları haklara ana hakkı der, kadına çok büyük değer verir ve saygı gösterirlerdi. Kadınlar, evin reisi savaşa gittiği zaman evin kalan bütün işlerini yaparlardı. Namus ve iffetine son derece düşkün olan Türk kadını ata biner, ok atar, ava gider, gerektiğinde savaşa katılırdı. Destanlarda alp geleneğini yansıtan Selcen Hatun ve Banu Çiçek gibi kadın savaşçılara rastlanmaktadır.