MÖ 6 ve 4. yüzyıllar: Demokrasi ilk olarak Eski Yunan’ın şehir devletlerinden olan Atina’da uygulanmıştır. Atina halkı halk meclislerinde toplanır ve karar alma süreçlerine katılırdı. Doğrudan demokrasi adı verilen bu uygulamada kadınlar, köleler ve yabancı kökenli olanlar meclise katılamazlardı.
610: Mekke’de İslamiyet’in ortaya çıkışı ile birlikte demokrasi ve insan haklarında önemli gelişmeler yaşandı. İslamiyet’e göre; insanların birbirlerine karşı üstünlüğü, ırk ve sınıf ayrımı reddedildi. Birlikte karar almaya önem verildi. Demokratik değerlerin de katkısıyla İslamiyet güçlendi ve hızla Arabistan Yarımadası’na ve oradan da tüm dünyaya yayıldı.
1215: İngiltere kralı I. John (Con), Magna Carta Libertatum (Magna Karta Libertatum) adlı bir anlaşma ile kendi yetkilerini sınırlandırdı. Bu anlaşmaya göre yargılamadan ceza verilemeyeceği ilkesi ve gelişigüzel vergilendirme yapılamayacağı kral tarafından kabul edildi.
26 Ağustos 1789: Fransız İhtilali sırasında kabul edilen İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi ile Fransa’da bütün insanların temel hak ve özgürlükleri olduğu kabul edildi. Bu bildirinin etkisi önce Avrupa’da başlamak üzere yöneticilerin daha fazla demokratik ilkelere bağlı olmaları yönünde anayasal düzenlemeler gerçekleştirildi.
10 Aralık 1948: Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Kurulu tarafından İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi imzalandı. Bu bildirge ile özgürlükler tanımlandı. Temel haklar ile siyasal ve toplumsal haklar belirlendi. Bu bildirgenin ilk maddesi şöyledir: “Tüm insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdan sahibidirler. Birbirlerine karşı kardeşlik duygularıyla hareket etmelidirler.