SÜLEYMANİYE’DE BAYRAM SABAHI
…
Ordu-milletlerin en çok dövüşen, en sarpı
Adamış sevdiği Allah’ına bir böyle yapı.
En güzel mabedi olsun diye en son dinin
Budur öz şekli hayal ettiği mimarînin.
Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul’un ufkunda bu kudsî tepeyi;
Taşımış harcını gazileri, serdâriyle,
Taşı yenmiş nice bin işçisi, mimariyle.
Ulu mabed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrurum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rü’yada görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim.
…
(Yahya Kemal Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz, s. 12-14.)
Mabed: İbadethane
Kudsî: Kutsal
Serdâr: Başkomutan
Vâris: Mirasçı
Mağrur: Gururlu
Hendese: Geometri
Abide: Anıt
Cumhûr: Topluluk
Cedler: Atalar
Mağfiret: Bağışlama
Yukarıdaki şiiri okuyarak şairin hangi duygularla bir mimari esere bunları yazmış olabileceğini yorumlayınız.
Şair şiiri yazarken Allah sevgisini ön plana alarak Kanuni Sultan Süleyman'ı böyle bir cami yaptırdığı için övgüler içerisinde yazmıştır. Şiirde millet, “dili bir, gönlü bir insan yığını” olarak tarif ediliyor. Ayrıca Türk milletinin tarihî ve millî bir özelliğine dikkat çekilmektedir. Türk milleti, “ordu-millettir.” Fakat aynı zamanda sanat kabiliyeti olan ince ruhlu, Allah’a derin bir imanla bağlı bir millettir.