Şükür, her nimetin Allah’tan geldiğini bilip dil ile de hamd etmektir. Allahü teâlânın emirlerini yapıp yasak ettiklerinden sakınmak şükretmek olur. İnsanların hidayeti için çalışmak, onları irşat etmek de şükür sayılır.
Şükür, Allahü teâlânın verdiği nimetleri yerinde sarf etmek, günahlardan kaçınmaktır. İnsan, Rabbin verdiği nimetlerle günah işlerse, nankörlük etmiş olur.
Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim, sağlımı yerinde mal ve namus güvenliği içinde ve o günlük yiyeceği yanında sabahlarsa, sanki bütün dünya onunmuş gibi, Allah'a şükretsin.
- Şükür, nimetlerin hakikî sahibi olan Yüce Yaratıcı tarafından, bu nimetlerin karşılığında istenmiş bir fiyat olduğu için şükrediyoruz. Yaratılışımızda var olan teşekkür duygusu, Yaratıcı'nın bunu istediği için fıtratımıza koyduğunun göstergesidir.
- Şükür, verilen nimetlerin kadr-u kıymetini bildiğimizin; nankör, vurdum duymaz haylazlardan olmadığımızın simgesi olduğu için şükrediyoruz.
- Şükür, Rabbimizin rububiyetine, idareciliğine, terbiyeciliğine, yönetimine karşı memnun ve minnettarlığımızın göstergesi olduğu için şükre ediyoruz.
- Şükür, kâinatta her şeyin kendisine medyun-u şükran olduğunu göstermek için Allah’a yaptığı tesbih(yani Allah’ın kusursuz bir rab olduğunu ilan etme)lerine iştirak etmek için yapılır.
- Şükür, o iman şuuruyla Rabb-ı Rahimine karşı itaat ederek, memnuniyetini seslendirmek ve canlı-cansız bütün varlıkların yaptığı şükran şölenine katılmak ve onlardan geri olmadığını ispatlamak için, üstlendiği bir kulluk borcu olduğu için yapılır.
- Şükür, verilen nimetleri yerli yerinde kullanmak, Allah Teala'ya isyan etmemek, nimetleri kullanırken sahibini unutmamak, görülen iyiliğe teşekkür etmek demektir.
- Şükür, Hz. Allah’a, vermiş olduğu nimet ve ihsan mukabilinde, tazimde bulunmaktır.