1970 yılında İngilizcede stagnant (durgun) ile inflation (enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli ve hissedilir artışı) kelimelerinin birleşmesinden türetilmiştir.
Hem Klasik İktisat Teorisi'nde hem de Keynesyen Teori'de stagflasyon, paradoksal bir durumdur (normalde enflasyon ve işsizlik oranı arasında ters orantı mevcuttur biri düşerken diğeri yükselir; ancak stagflasyon ortamında her ikisi de yükselmektedir). Her iki kuram çerçevesinde açıklanması olanaksızdır. Ekonomilerde enflasyonun ortaya çıkması, toplam talebin toplam arzı aşacak derecede artması sonucudur. Toplam arz, toplam talepteki artışı karşılayamamaktadır çünkü ekonomide, istihdam edilerek üretimi artıracak iş gücü kalmamıştır, ekonomi tam istihdamdadır. Oysa durgunluk, istihdamın düşmesidir.
Gelişmekte olan ülkelerde, kronikleşmiş bir düşük istihdam görülür. Toplam talebin artması durumunda -ki bu ülkelerde kronikleşmiş bir toplam talep fazlası vardır- toplam arz, istihdam edilebilecek serbest iş gücü olmasına karşın artırılamaz çünkü üreticiler, üretim araçlarında ve iş gücünde gerekli artışı sağlayacak finansman olanaklarından yoksundurlar. Bu ülkelerde, sanayileşmiş ülkelerin aksine olarak sermaye talebine uyum sağlayacak kadar esnek bir sermaye arzı yoktur. Dolayısıyla bu ülkeler, tam istihdamda olmasalar bile, sonuç itibarıyla tam istihdam koşullarında bir ekonomi gibidirler, talep artışı, enflasyonist bir etki yaratır.
Oysa sanayileşmiş ülkelerde, herhangi bir nedenle ekonominin tam istihdamın altında olması durumunda, toplam talep artışı, istihdam artışını, dolayısıyla arz artışını getirir ve fiyat seviyesi dengelenir. Eğer ekonomi tam istihdamda ise, istihdam artışı sağlanamayacağı için -tüm iş gücü olanakları kullanılmaktadır- arz artışı sağlanamaz. Bu durumda toplam talep artışı, enflasyonist baskı yaratacaktır.
Stagflasyon ortamında ise ülke ekonomisi, hem gelişmekte olan ekonominin, hem de gelişmiş ekonominin tepkilerini vermektedir.
Stagflasyon nedir
Bir ekonomide durgunluk ve işsizlik yaşanırken enflasyonun artmasıdır.
Stagflasyon kelimesi, durgun anlamına gelen “stagnant” ve enflasyon kelimelerinden türetilmiştir. Bir ekonomide ekonomik büyümenin olmadığı, üretimin düştüğü, işsizlik oranının yüksek olduğu bir ortamda genel fiyat seviyesinin artıyor olması stagflasyon olarak tanımlanmaktadır. Görüldüğü üzere stagflasyon ortamı bir ekonomik çelişkiyi göstermektedir.
Genel olarak işsizlik ve enflasyon arasında ters bir ilişki bulunmaktadır, işsizlik yükseldiğinde enflasyonun düşmesi, işsizlik düştüğünde ise enflasyonun yükselmesi beklenmelidir (Bu ilişki Philips Eğrisi ile açıklanmaktadır). 1970’li yıllara kadar bu genel ilişki kabul edilmiş olsa da 1973 Petrol Krizi ile beraber işsizlik oranı artarken fiyatlar genel seviyesi de artmış, sonuç olarak her iki ekonomik olumsuzluğun beraber yaşanabileceği anlaşılmıştır.
Stagflasyonun nedenleri ile ilgili iki görüş bulunmaktadır;
Arz şoku olarak bilinen ilk görüşe göre petrol fiyatlarındaki ani artış üretimi olumsuz etkilemiştir, taşıma maliyetlerindeki artışlar nedeniyle fiyatlar da artmıştır. Fiyat artışları talebi düşürmüş, talep düşüklüğü yatırımları ve firma karlarını olumsuz etkilemiştir. Sonuç olarak işsizlik artmıştır.
- İkinci görüşe göre ise stagflasyon hatalı makro ekonomik politikalar sonucunda da yaşanabilir. Merkez bankası para arzını artırıcı politikalar uygularken (enflasyon artar) aynı zamanda iş ve emek piyasasını olumsuz etkileyecek düzenlemelere gidebilir. Bu durum stagflasyona yol açabilir.