İslam dininde adaletli olmaya büyük önem verilir. İnsanlardan, birbirlerinin haklarına saygı göstermeleri istenir. Ölçü ve tartıda hile yapmak, haksızlık etmek, yalan söylemek, yalancı şahitlik yaparak adaleti yanıltmak ise dinimizde açıkça yasaklanır. Müslümanlara hakkaniyetli davranmaları ve adil olmaları öğütlenir.
Sosyal adalet, toplumun bir üyesi olarak kabul edilen bireylerle toplum arasındaki sosyal ilişkilerin ortaklaşa iyinin gerçekleştirilmesi amacıyla düzenlenmesine verilen addır. Asgari ücret kavramını ilk kez kullanan John A. Ryan tarafından tanımlanmıştır.
Müslümanların gerçek İslâmiyet’i, asli kaynaklarından öğrenip yaşamalarına mani olan ve onları sefahate teşvik ederek dinden uzaklaştıran ve ülkelerini insafsızca sömürerek onları fakirliğin pençesine düşüren mihraklar, bu kimselerin anarşi afetine düşmelerinden birinci derecede sorumludurlar. Bu menfaat şebekelerinin, başkalarını suçlamak yerine, bir nefis muhasebesi yapmaları ve vicdanlarını sorgulamaları daha isabetli olur.
Sosyal adalet, İslam’da adaletin en önemli yönlerinden biri olma özelliği taşımaktadır. Seyyid Kutub tarafından açıklandığı haliyle, İslamda sosyal adaletin üç temel unsurunun varlığı söz konusudur. Bunlar:
- Mutlak vicdan özgürlüğü
- Bütün insanların eşitliği
- Toplumun üyeleri arasındaki sosyal dayanışma
Vicdan özgürlüğü olan ilk unsur göz önüne alındığı takdirde, sosyal adalete yalnızca, Allah haricinde üstün bir otorite olmadığına inanan tamamıyla özgür bir insan vicdanı ile ulaşılabilir. İktidar ve güç sadece Allah’ın elinde olup kimse, peygamber olsa dahi, O ve kulları arasında arabulucu olamaz: ‘’De ki: “Şüphesiz ben, size ne zarar verebilir ne de fayda sağlayabilirim.” Özgür ruh ile yahut irade ile, insan hiçbir varlığın korkusu ile yaşamaz, çünkü Allah’tan başka kimse yaşamına, geçimine ya da pozisyonuna fayda sağlayamaz ya da zarar veremez.