İnsanın sürekli başkaları tarafından güdülen, bağımlı bir kişilik geliştirmesi sorumsuz kişilikle eşdeğerdir. Bireyin sorumluluk sahibi olması, gibi bir konunun ele alınması, eğitim açısından önem taşıyor. En başta, sorumluluk alanları içerisinde eşlerin birbirine karşı tutum ve davranışları ele alınması gerekiyor.
Sorumluluk sahibi bir eş, karşılıklı duygularını paylaşır. Ancak; 2008-2012 tarihlerini kapsayan araştırmaya göre 2009’un ilk 7 ayında öldürülen kadın sayısı, 953’e ulaşmıştır. Yine araştırmacı Adil Gür’ün milliyet için yaptığı “kadına yönelik şiddet” araştırması kadınların yüzde 67.4’ü eşi tarafından sözlü şiddete maruz kaldığını söylüyor(2012). Bu veriler, bize eşler arasında karşılıklı duyguların paylaşılmadığını gösteriyor. Yine böyle bir ortamda, çocukların ilgi gibi temel gereksinmeleri karşılanabilir mi? Böyle bir ortamda çocukta sorumluluk duygusu gelişebilir mi?
Çocuklukta sorumluluğun gelişmemesi, o çocuğun yetişkinlikte iyi bir eş, çalışan ve yurttaş olamayacağı anlamına gelecektir.
Diğer taraftan, eğer sorumlu bireyler yetiştirilmez ise, yine bu bireylerin özgürlüğünü başkalarına ipotek edeceği anlamına gelecektir. Bu da bireyleşmeme ve özünü yaşayamamak anlamına gelir. Yapılan bir araştırmaya göre, her 5 erkekten 3’ü kadınların çalışması için eşlerinden izin alması gerektiğine inanıyor. Kadınlarda bu görüşe katılanların oranı ise %54’dir.Yine,Türkiye’de kadınların oy verme davranışını eşlerinin tercihleri doğrultusunda kullandığı bilinen gerçektir.
Edinilmeyen sorumluluk duygusu, başka/başkalarına bağımlılık duygusunun gelişmesine neden olabilir. Bu da bireyin psikolojik, duygusal, sosyal yaşamına zarar verecektir anlamına gelecektir. Yaşama gücünü bir başka/başkalarına bağlamak o/onlarsız yapamayacağı anlamına geliyor. Yaşama gücünü bir başkasına bağlamak, onun düşünce ve isteklerine göre yaşamak hayatını geri planda tutmak, bilişsel enerjisinin büyük bölümünü o kişiyi düşünerek harcamak sonunda bireyi tüketmek ve gelişimini durdurmak anlamına gelir. Bu acı tablo, sorumluluğun düşmanı olan ilişki bağımlılığına dönüşür. Yapılan bir araştırmaya göre, %5-10 arasında ilişki bağımlısı bulunuyor ülkemizde.
Sorumluluk duygusunun gelişimi aile eğitimiyle başlıyor. Çocuğun sorumluluk taşıması için özellikle annelerin, zorlayıcı, mesafeli, öfkeli, ihmal edici ya da reddeci olmaması önem taşıyor. Yine, çocuklarımızın var olmalarının bizim için ne kadar önemli olduğu onlara hissettirilmeliyiz.
Çocuğa kendisine has yeteneklerinin ortaya çıkmasında yardımcı olmak gerekir. Yaptıkları ve ilgilendikleri şeylerin, bizim için ne kadar önemli ve değerli olduğunu göstermek gerekir. Çocuğa yönelik beklentilerimiz, çocuğun seviyesine göre olmalı, onu aşacak beklentilerden kaçınmak gerekir.
Sonuç olarak bir birey için sorumluk duygusunun gelişimi çocuklukta başlıyor. Aile eğitimi de bu duygunun gelişiminde önem taşıyor. Çok genel anlamda çocuk eğitiminin özü demokratik bir yaklaşımdır. Sorumlu bir birey olarak çocuk gelecekte etkin bir eş, çalışan ve yurttaş olabilir. Bunu sağlamak her yetişkinin temel sorumluluğu olmalıdır.