“Sizden herhangi biriniz bir kötülük gördüğünde onu eliyle değiştirsin. Eğer buna güç yetiremezse diliyle değiştirsin. Buna da güç yetiremezse kalbiyle (buğz etsin). Bu ise imanın en zayıf mertebesidir.” Müslim, el-Câmiu’s-Sahih, İman, 78.
Sizce kötülükler karşısında sessiz kalmak doğru mudur? Niçin? Yukarıdaki hadis-i şerifi de dikkate alarak tartışınız. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Hılfu’l-Fudûl cemiyetine katılması, onun nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu gösterir? Arkadaşlarınızla değerlendiriniz.
Haksızlık karşısında durmak Peygamberimizin yapısına uygun değildir. Haksızlığa uğrayan insanlara yardımcı olmak gerekir. Hılfu’l-Fudul derneğinin amacı zaten haksızlığa uğrayan kişilerin yanında olmak ve haksızlıkları gidermektir.
Hâşim, Muttalib, Zühre, Esed, Hâris, Teymoğullarının ileri gelenlerinden birçoğunun iştirâkı ile Mekke'nin zengin, itibarlı ve en yaşlısı sayılan Abdullah bin Cud'a'nın evinde toplanıldı ve "Hil-fu'l-Füdul" cemiyeti kuruldu. Uzun uzadıya konuşup tartıştıktan sonra şu maddeleri karar altına aldılar:
1) Mekke'de, ister yerlisinden, ister dışarıdan olsun-zulme uğramış kimse bırakılmayacaktır.
2) Bundan böyle Mekke'de zulme asla meydan verilmeyecek, zâlime asla müsâmaha ve fırsat tanınmayacaktır.
3) Mazlumlar zâlimlerden haklarını alıncaya kadar mazlumlarla beraber hareket edilecektir.