Hocam yeğenimin sınavda tuvalet ihtiyacı gelmiş. O sırada çok kötü sıkışmış. ‘Titriyordum, sınavı falan bıraktım’ dedi. Bir müddet bunu çektikten sonra tuvaletini olduğu yere yapmış. Sınava devam etmeye çalışmış ama bu defa ıslaklıktan çok rahatsız olmuş. Her şeyi bırakıp çıkmak istemiş ama o halde çıkamamış.
Sınavı bitip de dışarı çıktığında travma geçirmiş hali vardı. O halini görünce ben de çok ağladım. Belki bir saat bir kenarda oturduk, kendisine gelmesini bekledik. Hocam, 18 yaşında bir delikanlı bu çocuk. Çaresizlikten oturduğumuz yerde öylece ağladı, ağladı, ağladı….
Hocam bu yavruların çektiği nedir? Artık ne yapacaksak yapalım, toplum olarak üstümüze düşen bir şey var mı?
“Hadi hep birlikte bir şeyler yapalım ve bu hastalıklı eğitim yapımızdan kendimizi kurtaralım.” demeyi çok arzu ederdim ama gerçekçi olalım yapılacak çok bir şey yok.
Kurbanlık koyun gibi vakti gelen çocuğu sırayla göndereceğiz sınavlara. Hangi çocuk o heyecanlı anında ne yaşarsa ona da razı olacağız. Toplum olarak da şu anda yapılacak çok bir şey yok.
Ama ben size bir şey söyleyeyim; bireysel olarak yapılacak şey var. Hiç öyle büyük büyük konuşmaya, “Değiştireceğiz, yapacağız, edeceğiz vs” demeye gerek yok çünkü karşımızda koca bir dev var. O dev ile savaşacak benim gücüm yok gerçekçi davranmak istiyorum. O dev sistemi de değiştirebilecek çok da alternatif görmüyorum.
Eğer yetkililer çocukların başına gelen bu şeylerin, aslında insanlık dışı olduğunu, 18 yaşındaki bir çocuğun sınav sırasında altını ıslatacak derecede bir çelişkilerin içerisine düşürdüğünü onlar fark ederlerse, yetki onlarda, onlar yapabilecekler. Yoksa istediğiniz kadar mailler yazın, tepkiler verin… Hayır, maalesef ülkemizin şu andaki eğitim yapısı sizi çok da dinleyecek vaziyette değil.
Bireysel olarak yapabilirsiniz. Hani bu söz çok doğru bir söz değil. Gemisini kurtaran sözü kadar bencilce bir söz yok ama eğer herkes kendi gemisini kurtarabilirse, bu limanda batacak başka gemi kalmaz. Bu limanda eğer ateş var ise yanacak gemiler hiç olmazsa tek tek kurtulmuş olur.
Siz ne kadar avazınız çıktığı kadar “Yakmayın bu gemileri” diye seslenseniz de yanıyor, yanıyor, durduramıyorsunuz. Elinizde bir bardak su var. Koskoca yangının üstüne atsanız ne olacak ki. Hayır, binin gemiye ve kurtarın geminizi. Ve diğerlerine de söyleyin, hadi siz de kurtarın diye.
Yapılacak şey ne?
Sınavlara hazırlanan çocukların üzerlerindeki en büyük endişe sonuç kısmına endişelenmeleri. Çocuğu sonuca odaklamak kaygıyı oluşturur. Sonuca odaklamak ne demek?
-Sınavı kaybedersem, düşük puan alırsam annem üzülür.
-Düşük puan alırsam arkadaşlarımın içerisinde rezil olurum.
-Düşük puan alırsam yaşamım mahvolur.
-Düşük puan alırsam yapamayacağım bir daha hayatım kararacak.
Yoo hiç de öyle değil. (Bu şekliyle yaklaşılması lazım çocuğa.) Yoo niye ki, niye kızacakmış ki annen, hiç de öyle bir şey yok. Annesi çocuğa:
-Yoo kızım/oğlum dünyanın sonu değil ki! Canı çıksın sınav dediğin nedir ki. Başarılı olsan da olmasan da sen benim aslan oğlum/kızımsın.
Anne babalar bunu söylemiyorlar. Eğiticiler, okuldaki öğretmenler çocukları sınava öyle bir hazırlıyor ki
-Başaracaksınız! Yapacaksınız! Edeceksiniz!
Yav yapamayacak işte çocuk! Sen böyle konuşursan yapamayacak çocuk. Niye? Sen bu sözünle ona kaygı veriyorsun. Yapamazsa, senin bu kadar enerji doluk halin, senin bu kadar çocukları ön plana çıkartır ve o heyecanla sınava hazırladığın halin eğer çocukta karşılık bulmazsa çocuk bir daha senin karşına çıkmaya utanır, çekinir, sıkılır. Doğal ol ve çocuğa söyleyeceğin tek şey şu olsun:
-Sınav her şey değildir çocuklar. Bazen kazanırsın bazen kaybedersin. Sınava şimdiye kadar hazırlandık. Ne olacaksa olur. Hiç de umurunuzda olmasın.
Şunu duyması lazım çocukların:
-Alternatifler var çocuklar. Bu gün Türkiye’nin değişik kesimlerinden ön planda duranlar, hepsi Fen Lisesi, Anadolu Lisesi mezunu mu? Yoo hiç de öyle değil, kimisi düz liseyi bitirmiş, kimisi Meslek Lisesini bitirmiş. Önemli olan hangi okulda okuduğun değil, okuduğun bölümde bu işi başarabilmen. Başaramazsan ne olur? Yine kıyamet kopmaz. İlla her şey eğitimle olacak hali yok. İnsanın yaşayabilmesi için eğitim onun yaşamını kolaylaştıran bir şey. Ancak ticareti var, başka alternatifleri var bu işin. Yaşam sadece okuduğun, okuduktan sonra oluşturduğun makamlarla elde edilen bir şey değildir ki. Yooo, bir bak bakalım. Birçok insan göreceksin, falanca üniversitenin filanca bölümünü birincilikle kazanmamış olduğu halde Türkiye’nin önemli yön veren insanlarından, dünyaya önemli yön veren insanlarından insanlar var olduğunu göreceksin.
Çocukların bunları duyması lazım. Bir babanın şu rahatlık içerisinde çocuğuyla sınav için konuşması lazım:
-Canı çıksın oğlum o sınavın. Sınav dediğin nedir ki. Sınava girsen de girmesen de başarılı olsan da olmasan da sen benim aslan oğlumsun.
Sözünü duyması lazım çocuğun ve “oh be” demesi lazım. Öğretmenin, arkadaşlarının, çevresinin çocuğa bu kolaylığı sağlaması lazım ki çocuk girdiği sınavdan rahatlıkla çıksın.
Konu komşu birbirinin çocuğunu zehirlemek için çaba sarfediyor.
-Ay iki gün kaldı, bizimki çok heyecanlı
-Ay bir gün kaldı, bizimki yatamaz hale geldi
Bunu da çocukların yanında konuşuyorlar.
-Sınava hazırlandı mı ? Ne kadar? Çalıştı mı? Seninki dersaneye gitti mi?
birbirlerine söylüyorlar. Yazık günah yani.
Çocuğun bu kadar zarara uğratıldığı bir başka toplum var mıdır diye..
Alttan alta çocuğa kıymet verdiği halde çocuğa bu kadar zarara uğratan bir toplum var mıdır diye baktığımda bir başka toplum acaba gösterilebilir mi?
Eee diyelim ki bazı ülkelerde şiddetle büyüyor çocuklar. Tamam, onlar şiddetle büyüyor ama bir taraftan çocuğa sevecen davranıp bir taraftan da içten içe kaygı veren başka bir toplum var mı? Onlar zaten dövüyor, eziyet ediyor, insan yerine de koymuyor diyelim ki varsa eğer böyle ilkel kabile şekliyle çocukları yetiştiren toplumlar.
Ama bizdeki bir garip! Çocuğu önemseyen ya da önemsediğini zannettiği halde çocuğun içerisine ellerinde tuttukları şırıngalardan kimya bozucu zehirler akıtan başka bir toplum var mıdır acaba?
Sınavda, sınav öncesinde, sınava hazırlanma esnasında çocuğun kaygı düzeyini yükselte yükselte çocuk 18 yaşında ve altına işer vaziyete gelmiş. Yazık günah değil mi?
Ve sınavdan çıktıktan sonra gidiyor teyzesiyle birlikte bir saat boyunca ağlıyor. Bu ağlamanın içerisinde teyzenin de payı var, annenin de payı var, öğretmenin de payı var… çocuğun çevresindeki konu komşunun da payı var ya da çocuğa gerçekleri bir emniyet içerisinde sunmayan, çocuğun rehberliğine soyunmuş olan çocuğun anne-babasının da payı var.
Bir anne baba çocuğunu iyi edicidir. Çocuk çevresinden aldığı zararlı telkinleri, teskinleri, kendi içerisinde oluşmuş olan anormalliklerin iyi edicisi olarak anne-babayı bulması lazım.
-Anne sınavda heyecanlanacağımı düşünüyorum, gün yaklaştıkça içimde bir kaygı oluşuyor.
-Oğluumm, amaaann, sınav mınav dediğin şeyler çok da önemli değil. Diyemiyor anne. Niye diyemiyor?
-Eğer böyle dersem hocam o zaman derslerine çalışmaz.
Ya mübarek böyle dersen de çocuğun kimyası bozuldu işte. Derslerine çalışmaz değil. Çocuk eğer eğitimini alıyor ise o çocuğun sınavda yapacağı şeyleri vardır ancak sen gerile gerile sınava sokuyorsan o çocuk sınavda kaygıyla pek çok şeyi unutacaktır.
Biz gere gere çocuğumuzu sınava soktuk ama çocuk başarılı oldu hocam. Evet öylesi çocuklar da var annesi, babası, çevresi ha bire germiş. Eli ayağı titrer hale gelmiş.
-Ama hocam çok güzel oldu, sınavdan da güzel bir puan aldı.
Ama çocuğun içerisinde oluşturduğun bu yaralar… evet çocuğun çok güzel bir üniversitede okuyor, belki mezun olduktan sonra iş de bulamayacak o da ayrı bir şey. Ancak iş de bulmuş olsa çocuğun içerisinde şu kaygılı gergin hal, sinirlilik hali oluştu. Bunları ne yapacağız peki? Bak senin lafını dinlemez bir vaziyete dönüştü. Garip bir ruh hali içerisine dönüştü. Peki bunları ne yapacağız. Evet güzel bir puan aldırdın.
Çocuk yetiştirmek onu sadece eğitimde başarılı kılmak değil, onu ruh yapısı olarak, duygu dünyası olarak zarara uğratmamak demektir.
Hatice hanım, toplum olarak ne yapmamız lazım diye sormuşsunuz ya. Toplum olarak çok yapacak bir şey görmüyorum. 3-4 yıldır burada ben elimden geldiği kadar anlatıyorum, dinletiyorum ama sistem öyle bir kurgulanmış, o kadar iç içe geçmiş, o kadar birbiriyle çözülmez bir kör düğüm olmuş ki, bakan değiştirse bakanın altındaki bu işin içinden çıkamıyor. O değiştirse, ÖSYM çıkamıyor….
Siz bunlarla vakit kaybederken çocuğunuzu kaybediyorsunuz. Yapacağınız şey kendi geminizi kurtardığınız gibi yanınızdakilere de seslenin. Çocuklarınıza böyle davranın diye. Onlar da alsınlar gemilerini bu limandan uzaklaştırsınlar. Kaygısızca çocuklarını sınavlara hazırlasınlar. Yoksa… evet çocuk belki sınavda başarılı olsa başka türlü problem… çocuk sınavda başarısız olsa bu sefer başka türlü problemlerle karşı karşıya kalırsınız
Emniyet verin eğitim konusunda.
Çocuk Deyip Geçmeyin Bölüm 497 Kısım 2 – 8 Nisan 2014