Bir süre önce aile içi bir probleme şahit olmuştum. Hanımefendi bir haftadır eşi ile konuşmuyormuş. Adamcağız ne yaptıysa karısını yumuşatamamış, benden yardım istemeye karar vermiş…
“Nedir sorun?” dedim, anlatmaya başladı: “Geçen hafta sudan bir sebeple tartıştık. Üstüme çok geldi. Sinirlendim, şöyle hafifçe ittirdim. Koltuğa düştü. Hepsi bu yani… Zoruna gitmiş hanımefendinin. ‘Sen bana nasıl vurursun!’ diye bas bas bağırmaya başladı. Anlayacağınız biraz gurur yaptı yani.”
“Gurur yaptı?..”
“Ne bileyim işte... Dün anneme anlattım. Annem ‘Ben yeni gelinken babandan öyle dayaklar yedim, öyle dayaklar yedim ki… Ama yine de gıkımı dahi çıkarmadım. İşime gücüme baktım. Şimdiki gelinler nazlı. Azıcık kocasından yüz bulunca, el ucu ile itsen, adamı maskaraya çeviriyorlar.’ dedi.”
“Haklı mı anneniz?” dedim.
“Yani haklı bence… İnanın bir şey yapmamıştım, şöylece itiverdim. Hepsi bu.”
Bu beyefendi, eğitimsiz biri değildi. Üniversite mezunu idi. Ancak eğitim insanı “duyarlı” hâle getirmeye gerçekten yetmiyordu. Yetseydi, eşini koltuğun üzerine iten bu adam karısına “şiddet” uyguladığının farkına varırdı.
“Eşinize hiç şiddet uyguladığınız oluyor mu?” diye sordum. “Hocam yapmayın... Öyle şey mi olur? Yedi yıllık evliyiz, eşime bir fiske vurmadım.” dedi…
Muhtemelen bu beyefendi, şiddeti “dövmek” olarak anlamıştı.
Dayak bir şiddet midir; tabii ki evet. Hem de travmatik bir şiddet. Ancak pedagojide dayak, fiziksel acı yaşattığı için değil, “aşağılama hissi” oluşturduğu için şiddettir.
Ve ister kaba kuvvet barındırsın, ister el ucu ile itme, fark etmez, “her türlü aşağılama eylemi şiddettir…”
Pedagojik yetersiz bireylerden oluşan toplumlar şiddeti sadece “vurma” eylemi olarak tanıdıkları için, böylesi toplumlarda kadınlar ve çocuklar sürekli zarara uğrar. Ve bu zarara uğratmanın adı “ceza” ve gerekçesi “çocuğun iyiliği içindir.”
Hâlbuki hiçbir aşağılayıcı davranış, gerekçesi ne olursa olsun bireyin “iyiliği için” maskesine sığdırılamaz. Ve hiçbir aşağılayıcı davranış “ceza” adı altında kuzu postu ile gösterime sunulamaz.
Örneğin, ödevini yapmadığı için çocuğu arkadaşlarının önünde tahtada bekletmek, bir ceza değil, şiddettir. Aşağılama davranışıdır.
5 yaş grubundaki çocuğu yaramazlık yapıyor diye, 4 yaşındaki küçük çocukların sınıfına göndermek, ceza değil, aşağılamadır.
Annesinin sözünü dinlemeyen çocuğu kolundan tutup odaya kapatmak, ceza değil, şiddettir, aşağılamadır.
Otobüste bir yetişkine yer vermesi için çocuğa “Utanmıyor musun, bak kocaman teyze ayakta bekliyor sen orada oturuyorsun!” demek aşağılamadır.
Çocukluğunda aşağılanmaya alışmış bir bireyin, eşini koltuğun üzerine ittiğinde onu aşağıladığını fark etmesi oldukça zordur…
Amaç iyi olsa da, pedagojik araçları kullanmayı bilememek, aşağılamayı, cezayı bir problem çözme aracı olarak görmek, eğitimde şiddetin asıl sebebidir,
Ve unutmamak gerekir ki çocuklarda görülen bütün davranış bozukluklarının kökeninde eğitim kusurları yatmaktadır.