İletişim, insanın olduğu her zaman ve ortamda gerekli ve geçerli bir kavram olmasıyla birlikte yaşanan değişimler sonucu artık sosyal ağlarla özdeşik hale gelmiştir. Her ne kadar şikayetçi de olunsa bu sosyal ağlar giderek yaygınlaşmaktadır. Hemen herkes kenarından köşesinden bu ağlarla ile haşır neşir. Ailenin en küçüğünden tutun anne, baba, büyük baba derken , mahallede komşular, okullar, siyasiler ve ünlüler, bir ekran kadar dar ama dünya kadar geniş bu ağlara dahil olmuş durumda. Türkiye nüfusunun yaklaşık % 35’ü Facebook veya diğer sosyal paylaşım sitelerini kullanmakta. Bu oran her dakika daha da artmakta.
Değişen çağ koşullarıyla birlikte insanoğlunun hayatına giren sosyal ağlar günlük yaşamı derinden etkilemektedir. Bunlardan en gözde olanlardan bir tanesi de Facebook. Bu ağ artık günümüz toplumunun bir gerçeği ve hayatının bir parçası, hatta bir kısmının hayatının önemli bir parçası haline gelmiştir. Öyle ki Facebook bir çok kişinin temel iletişim aracı olmuş durumda. Yaygınlaşan internet sayesinde sadece evde değil cepten de bu sosyal ağa her an erişilmektedir .Zaman ve mekan sınırlaması olmadan her an bilgi paylaşımı yapılmakta, haberler anında alınmakta, gidip geline yerlerin reklamı sıcağı sıcağına servis edilmekte hatta kavgalar bile buradan edilmektedir.
Dünyada milyonlarca insanın kullandığı bu sosyal ağ, kontrollü bir şekilde kullanıldığı takdirde elbette kişisel ve toplumsal birçok yararı var. Bu ağlar sayesinde bilgilerin ses ve görüntülerin hızlı bir şekilde paylaşımı ve yayılışı sağlanmaktadır. Facebook üzerinden yapılan çağrılarla ülkenin yada dünyanın farklı yerlerindeki insanları, onca uzaklığa ve tanımamazlığa rağmen irtibat kurdura bilmektedir. Bu irtibat kuran binlerce insan kutlama, protesto, gibi amaçlar için bir araya gelebilmektedir. Yardım organizasyonları veya geziler gibi sosyal etkinlikler düzenlenebilmektedir Baskı ve zulüm gören ulusların ortak tepki ortaya koyması için diyalog imkânı bulmasına yardımcı olması yönüyle de toplumsal bir işlev görmektedir.
Elbette ki teknolojinin sunduğu bu gibi ağları bilinçli bir şekilde kullanmak, herkes için bu derece faydalı sonuçlar veriyor. Fakat faydaya dönüştürünceye kadar çok ve gereksiz zaman geçiyor. Öyle olumsuzluklar yaşanıyor ki tamiri mümkün olmuyor. Durum böyleyken yalnızlık, bireyselciliğin artması , teknolojinin yaygınlaşması ve aile içi çatışmalar bu ağların artışını durmadan körüklüyor
Facebook ve diğer sosyal ağların bilinçsiz kullanımı insanı sosyalleştirmekten öte anti-sosyal kişiliklerin oluşmasına ve daha ağır psikolojik sorunlara yol açıyor. Öyle ki, Facebook’ ta ne kadar çok zaman geçirilirse mutsuz olma olasılığı o kadar yükseliyor. Çünkü bunlarda sık zaman geçirenler, hayatın adil olmadığını ve karşısındaki kişileri tanımasalar bile onların kendilerinden daha çok mutlu olduğuna inanmaya başlıyor. Onların kendilerinden daha iyi bir hayata sahip olduğunu düşünerek mutsuz oluyor. Kendilerini gerçek hayattan soyutlayarak bu sosyal ağlara hapsedenler, bir yandan var olan yalnızlıklarını yıkmaya çalışırken, diğer yandan yalnızlıkta farklı bir boyuta geçiyor. Facebook insanı kalabalıklar içinde yalnızlaştırdıkça yalnızlaştırıyor. Verdiği zararlar bunlarla da kalmıyor. Daha çok görmeye dayalı bu dijital sosyal ağ, hafıza kirliliği oluşturup, sözlü öğrenme becerisini zayıflatıyor. Unutkanlığı artırıp, dinleme becerisini bozuyor. Gereksiz diyaloglarla zihni sürekli meşgul ettiği için kârı zararını geçiyor.
Sosyal paylaşım sitelerinin psikososyal etkisine yönelik yapılan araştırma, haftada en az 24 saatini burada geçirenlerin ''bağımlı'' olabileceğini, sapkınlıkların sanal ortamda yaşanmasına imkan sağladığını, aldatmaları normalleştirdiğini, kişileri depresyona sokabildiğini ve asosyalleştirdiğini ortaya koyuyor. Psikologlar, gün içinde 10'dan fazla bildirim yapan kişilerin bağımlılığa yakın olduğu belirtiliyor. Bu kişiler, bildirim yaptıkça sosyalleşeceğini düşünmesine karşın ''asosyal'' konuma geliyor ve kişi beynin sosyalleşme ile ilgili ayırdığı süreden alındığı için gerçek sosyal ilişkilerden kaçınmaya başlıyor. Çünkü beyin bildirimlerin etkisiyle sosyalleşmeye doyuyor. Akrabalarını aramayan, selam vermeyen bir bağımlının her sabah arkadaş listesindekilere ''merhaba'' demesi, onlarla sohbet edip onların sorunlarını çözmeye çalışması ciddi bir çelişki yaratıyor.(1)
İş burada bitmiyor. Uzun süreli bir şekilde Facebook kullanan kişilerde narsist eğilimler baş gösteriyor. Narsistlik, bir kişilik bozukluğu olup, sürekli ilginin kendi üzerlerinde olmasını istemek, diğer insanlara karşı aşağılayıcı ve egoist bir tavır içinde olmaktır. İnsanların Facebook’ta paylaştığı herşeyin beğenilmesi güdüsü, işte bu tür narsist eğilimlere neden olmaktadır. Her şeyin beğenilmesinin getirdiği özgüven egoya dönüşmekte ve kişi günlük hayatının her alanında hep takdir edilmeyi, beğenilmeyi çevresindeki insanlardan beklemektedir.
Günlük yaşamda, kendini ifade etmekte güçlük yaşayan ,sosyal hayata tam entegre olamayan ve içe kapanık kimseler, düşüncelerini bu gibi sosyal ağlarda gösterme gayretine girerek sosyalleşmeye yönelik arayışlarını bir nevi bastırmaya çalışıyor. Bilgisayarın başında saatlerce oturarak bildirim paylaşmak, ''sosyalleşme'' zannediliyor. Birçok kişi gerçek hayatta yapamayacağı birçok davranışı buralarda rahatlıkla yapma arayışına giriyor. Canı acıdığı zamanki duygularını yada kızdığı andaki tepkilerini anlık olarak hep bu ağlardan yansıtıyor. Kimileri sosyal ağlarda ağlar olmuş . Öyle ki yaşanan hüzünler bir cümleyle milyonlara ulaştırılıyor. Her ne kadar paylaşıldıkça (!) azalmasa da. Bu durum onları hayattan daha da soyutlayıp, sosyal ağlara bağımlı bir kişilik olmasına neden oluyor
Varlığı sadece sanal ortamda olanların varlığını sorgulamaları şarttır. Toplumsal anlamda bazı değerlerin acilen yeniden yerine oturması için bu gereklidir. Bunun ilk yolu da her insanın sosyal ağlarla tanışma ve yol alma sürecini çok iyi kontrol etmesinden geçmektedir. Aksi halde yaşamı kaçırmak bir yana gerçekle olan huzur verici tüm bağlantıların kopması yakındır!
- www.dunyabulteni.net