Değerler bilinci, vicdanı besleyen “şah damar”dır. Vicdan bu damardan gelen kanla beslenir ve hassasiyet kazanır. Değerler bilincinin öğrenilmemesi ya da zedelenmesi, aynı zamanda vicdanın da yaralanması veya gelişememesi anlamına gelir. Bu da öfke hissinin kontrolden çıkması demektir.
Çocuk, aile ve çevresinden değerler bilincinin gelişimine yönelik örnek davranışlar görüyorsa, vicdanı gün geçtikçe hassaslaşır. Ancak bu hislerin samimiyeti çok önemlidir, çünkü çocuk gerçek olmayan duygular karşısında değerler çatışması yaşar.
Değerler bilincinin gelişimini engelleyen en önemli eylem “yalan söylemek”tir. Sahte davranışlar çocuğun vicdanını katılaştırdığı gibi, yalan söyleyen insanlarla muhatap olan çocuğun vicdanı da yavaş yavaş körelir. Bazen küçük ve tatlı yalanlar, bazen “şakacıktan” söylenen “pembe” yalanlar, çocukların vicdanına zehir akıtır. Zira hiçbir vicdan, yalan karşısında sessiz kalamaz.
Vicdanı ölmemiş biri, söylediği yalandan sürekli rahatsız olur ve sonunda vicdanının sesini bastırmaya, söylediği yalanı meşru göstermeye gayret eder. Bu da vicdan duygusunu yavaş yavaş öldüren bir zehir gibidir.
O halde çocuğunda vicdan duygusunu geliştirmek ve onu berrak şekilde korumak isteyen bir anne-baba yalandan, yılandan kaçar gibi kaçmalı, çocuğuna yalanın zerresi bulaştığında vicdanında açacağı yarayı önceden hesap etmelidir.
Çocuklar bazen, “Yalan söylemedim, sadece şaka yaptım.” bahanesine sığınırlar. Söyledikleri yalanlarla “şaka” arasındaki farkı net olarak bilemeyebilirler. Anne-baba bu noktada çocuklarına devamlı yol gösterici olmalıdır.
Yalan, aldatmak maksadıyla gerçek olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi göstermeye denir. Şaka ise güldürmek, eğlendirmek amacıyla karşısındakini kırmadan sergilenen hareket veya sözler olarak tanımlanır.
Örneğin…
7 yaşındaki Arif, mutfakta yemek yapan annesinin yanına gelip mahcup bir şekilde sorar:
“Anne, hani dedemin sana hediye ettiği, senin de çok sevdiğin aile fotoğrafı var ya…”
“Eeee…”
“Onu yırtsam kızar mıydın bana?”
“O dedenin bizimle beraber çektirdiği son fotoğraftı.”
“Yok anne, yırtmadım da, yırtsam kızar mısın diye sordum.”
Anne birden rahatlar ve sıkıca oğluna sarılır…
Bu bir şakadır. Arif, annesinin en sevdiği fotoğrafı kullanmış, aralarında heyecan oluşturmuş, anne de sorulan soruyu gerçek gibi algılamıştır.
Aynı örnekte, Arif annesinin yanına gelip, “Anne dedemin sana hediye ettiği, fotoğrafı yırttım. Bana kızdın mı?” deseydi, yalan söylemiş olurdu.
Çocuklar bu ve benzer örneklerle şakayla yalan arasındaki farkı kavramalı, ebeveynlerse onların yalana bulaşmasına izin vermemelidir. Espri ve şaka yapmak aynı zamanda çocuğun zihnini de geliştirmeye yarar.