Şair, kendi yazdığı eseri en zor beğenen kişi olmalıdır. Daha iyi eserlere imza atabilmek adına. Duygularına ve sinirlerine hakim, ruhen kaim olmalıdır. Söz, okun yaydan çıkması gibidir. Önce iyice tartmalı eksisi ve artısı düşünülmelidir. Bana göre, düz yazılar, göze ve akla hitap eder, ancak, şiirler bunun yanı sıra yüreğe hitap eder!
Şairin şiire bakış açısının, sosyal ve siyasi yönleri özellikle de toplumu göz ardı etmeden, doğrudan sanatla ilgili olması gerekir. Şiir, hiçbir kurumun, hiçbir ideolojinin ve hiçbir grubun bir propaganda aracı olmamalıdır.
İlk önce şiiri ciddi bir iş olarak görmek lazım. Şiiri, sadece aşık olduğumuz anlarda, duygulandığımızda veya içimizden geçenleri anlatma ihtiyacı hissettiğimiz zamanlarda kullanırken, onu bütünlük arz eden estetik bir biçim içinde düşünmeli, aklımıza geldiği gibi yazdığımız mısraların ancak üzerinde uğraşırsak şiir olabileceği bilincine varmalıyız.
Eğitimi alınmadan veya bir iş iyice öğrenilmeden ortaya çıkan eserin güzel olması, tesadüflere bağlıdır. Şiirde anlatılan kadar, anlattıklarımızın mısralara dökülürken etkileyici bir üslupla birleştirilmesi de önemlidir. Şiiri şiir yapan ve onu güzel kılan sadece konu değildir. Şiir sanıldığı gibi basit bir sanat dalı olsaydı; günümüzde ya da her devirde sayılamayacak kadar çok şairin yetişmesi ve hepsinin de çağımızda meşhur bir şair olarak okunuyor olması lazım gelmez miydi? Oysaki, şair diye anılanların azlığı ile yaşadığı devirde şair diye tanınanların çokluğu arasında ters bir orantı vardır.